2010/09/26

gitmekle beraber gitmek.



evet gidiyorum..
ne hissettiğimden tam emin olmamakla birlikte biraz daha dursam iyiydi galiba diyebilirim sanırım.bütün yazımı bi orda bi burda geçirdiğimden olsa gerek nası geçti onca zaman anlayamadım.okul açıldı hani sevdiğin bi yere gitsen o zaman daha bi içten gideceksinde.işte ben bu memleketi sevmiyorum kardeşim.gitmeden 8 kişilik odanın gerginliğimi desek böyle ayaklarım yine geri gitmekte.istemediğin yere niye gidersin diye söyleyebilirsinizde napalım be kardeş katlanıcaz.tam istediğim yere gelmem için uzun uzun zamanlarım var.
şu aralar kafamda olan tek düşünce şu 1 yıl... bu zaman benim için çok önemli.yığınla sınav yığınla yapılması gereken plan var.tabi bide onca zaman hırpalanıp olmama ihtimalleride varki bu hiç aklımdan çıkmayan kısmı.fındıklıda okuma hayali ruhumu alıp götürüyor.(tabi acıbadem gsf hep kalbimizde onun yeri ayrı)da bu fındıklıdada çevre çoğaldı ondan gönül istemede galiba.
o nedenle şu istemediğim kısma biraz daha katlanıp yoluma hızla devam etme niyetindeyim.istemediğim kısım içinde okuduğum bölüm gelmemekte. kesinlikle olmam gereken bölümdeyimde yeri ve sistemi daha parlak olmalı diye düşünmekteyim.
şımarıklıktan değil olmuşken tam kıvamında olsun istiyorum.
hani arada şu bloguma bakıyor ediyorsanız ne bilim bi enerji çekinde voltran oluşturalım bi olduralım şu işi ya..çizdik,kestik,parçaladık olmadı işimiz nelere kaldı.
velhasıl kelam bu insan yine gider çorluya ...
hadi kalabalık yalnızlıklar açın kollarınızı.
[konuşasım gelmiş konuşmuşum.]

2010/09/23

böle içip içip ağlayasım var.
içip içip ağlayamayan yapımla bunu nası başarıcaksam oda ayrı.

2010/09/22

balkon!

en mahrem anılarımı paylaştım
duymak istediklerimi
seninse duymak istemediklerini
saatlerce haykırdım..
denizin aksine ormana bakıyordu evim
yemyeşil bir gökyüzüne bakar gibi
nefesimi tutup izledim...
seni görmeye çalıştım
belki bir dal kenarından yüzünü görürdüm...
akşamüstleri güneş sırtı dönük batar evime
ama kuşlar yuvasına döner ya
ordan anlamaya başlarım...
çıplak ayaklarımla gezinirim...
güzel bir sese uyanıp koşarım bazen
an olur sepetin içinde hayallerimi yollarım...
ne yıldızlar kaydırdık gökyüzünden
ne dilekler tuttuk seninle birlikte...
bir kuşun kanadında birleştik bazen
yaz olduğunda sere serpe uzandım kollarına
tüm yakıcılığı gideren sığınak gibi
soğuk bi o kadar da içten
ne yaşlar eskittik...
ne insanlar bıraktık ardımızda...
bir kış gününde kar taneleri biriktirdin koynunda
ben severim ya..
duymuş gibi sakladın onları.
annemin çiçekleri bile sana emanetti...
neler biriktirdin kesende...
bazen bir çocuğun anne diye haykırışı,
bazen bir annenin özlemi...
bizden ne çok şey taşırsın sen...
hani taş diyip geçerler ya
bilirler mi acaba taşın hasretini...
duymaya çalışırlar mı seninde kalbini
ben duyarım seni her nefesinde.
başımı yaslar dinlerim yavaştan
ilk başta soğuğun yanağımı ürpertir ya
sonra ılıklaşır kanın kaynar
işte o zaman duyarım ben seni..
evet bir balkondu en yakın arkadaşım...
nefessizliğimi gideren,
mavi brandalı bir balkondu o.

2010/09/20

benim ol lütfen!

kesinlikle tamda istediğim sensin bebeyim. allahım allahıım şuna bi bakın ya.. kocaman direksiyonuna mı,sepetine mi öndeki lambasına mı, ziline mi .. neye vurulacağımı şaşırdım o derece etkilendim senden.rengi mavi değil ama bu renkte iidir. mavi olsa candır. ama varya sen benim ol oo yee bebeyimm.hani bunları buluyorum sonra bakıyorum yurtdışında.. lan benim ülkemde niye yok bunlardan olanlarda niye bu kadar pahalı ya.. bi akrabanızın yurt dışında bulunması şart.. ben bunun eksikliğini küçükken şu elli yeri açılan kalem kutularında yaşamıştım.herkese almancı arkrabası getirir bana yoktu.iç çeke çeke kullanırdım kendiminkini.. renkli renkli kalemleri vardı.ders proğramı koyma yeri bile vardı. sonra türkiyedede oldu onlardan ama ben eşek kadar olmuştum.ama hep içimdedir.bi almancı akrabam olacak bigün ve ben ona o kalemliklerden getirticem. yıh yıh.. he bisikleti zor getirtirim.yine payıma düşmiceksin bilirim yinede uzaktan severim seni eyy bisiklet bigün dünyaya açılırsam gidip kendim alırım artık.istanbulda bulduğum bi bisiklet fiyatını diyim.lan 1 milyar olurmuymuş bisiklet.şaşuumuşş bunlarr yıh yıh

2010/09/17

k.p.ş tanısı konulmuştur!

off nasıl terlemişim.. bu aralar devamlı aynı kabusu görmeye başladım..leş gibi kokuyorum biri gelmeden gidip duş alayım.fayanslar sanki üzerime üzerime geliyor... arasından bişeyler sızıyor ama ne olduklarını bir türlü çözemiyorum... opss! kayıp düşmek üzereydim..
günün ilk sigarası işte buna bayılıyorum..çay demlenirken biramı açmıştım bile.. bu balkonda yaptığım sabah keyflerini herzaman sevmişimdir..
çocukken annanem buraya çok güzel kahvaltılar kurardı yazın bile kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak ayrı bi tat...
özenle sürerdi ekmeğime tereyağını. lezzeti ise sanki o sürdüğünde iki kat daha artardı.. şimdi ise bu evde yalnız yaşayan ben..sabah kahvaltılarında kızarmış ekmek değil normal ekmek bile almaya üşenir bu halim.bikaç bisküvi parçasıyla 3-5 zeytin atıştırıp sonra içmeye devam ettiğim,gün öldürmece oyunları...
üst katımdaki aileye çok fazla özeniyorum.. memur bir adam kendi halinde,gösterişten uzak her sabah işine giderken.. camdan bakan o 2 çocuğu ve uzun saçları savrulan eşi... işte istediğim hayat buydu aslında...
.!.
evlerinden sabahları odama yayılan kızarmış ekmek kokusu... çocukların dünyayı umursamadan yaptıkları yoğun ses kavgası... içkiyi fazla kaçırdığım anlarda..ki ne zaman az kaçırırım orasıda ayrı.
başımın zonklamasını soda limon yanında bide o çocuklar geçiriyor inanırmısınız...
oo gerinirken gördüğüm şeye bak bu dirseğimdeki kesikte nerde oldu anlamadım... bu aralar ne yaptığımı ne yaşadığımı ben bile kestiremiyorum...
senden sonra sanırım bu yalnızlık beni iyice sardı.bekliyordum oysa uzun bir sabırla yanıma gelmeni.. ara ara yaptığımız iki satırlık uzak kokan sohbetler bile gelişine işaret gibi geliyordu bana...hayatımı düzene bile koymaya başlamıştım.. düzenli yaptığım yürüyüşler,sabah kahvaltılarım.. sen seversin diye akşamları yaptığım fırında makarna çeşitleri... hergün sanki geleceksin gibi hazırlık yapıyordum..2 tabak 2 bardak bile masada yerini almaya başlamıştı..
bu ani olmayan ama hızlı gidişin rüzgarıyla herşeyin yerini bi anda değiştirdin
...
kaptan mağara adamını andırdığımı söylüyor yolda karşılaştığım eş dost.. pek bi eğleniyorum.. sona yaklaşmak inan bana çok hoşuma gidiyor
...
ama bi ara saçlarımı eskisi gibi üç numara yapmak istiyorum..
senin sevdiğin gibi...
sınırımı zorladığım anlar yaşamak.. artık seviştiğim kadınların ne adını ne de yüzünü hatırlıyorum.. sanki öfkemi tüm kadınlardan almak istiyor gibi davranıyorum.. hepsine kinle nefretle...
siz yetinmeyi bilmeyen mahluklar..
isteseydin tüm dünya ellerinde olabilirdi...
sana gökkuşağının en sevdiğin rengini tutup getirebilirdim...
sadece beni sevebilseydin..
hergün telefonumdaki resmine saatlerce bakıp bu sözleri söylemek..
ve hala seni düşünebilmek...
sana başka birinin dokunduğunu düşünüyorumda.. ben senin saç teline bile dokunmaya cesaret edememişken.. tanrıım bu düşünce sanırım beni öldürüyor...
telefonuma tanımadığım kişilerden gelen mesajlar...
okumaya üşenip yolda yürümeye başlarken karşılaşıyorum bir çoğuyla... ya da masama oturup hayatımın bu geceki yönünü belirlemelerine izin veriyorum...
ara ara burnuma gelen kan kokusu sanki rüyalarımdaki gibi.. içerisi kanla dolu bir küvette yatıyorum öylece karşımda seni görüyorum ama kalkmaya mecalim yok...
bakıyorsun bana öylece...
ardımdan gelen ses çocukları bırak diye... ne çocuğu diye düşünürken birden ağlamaya başlıyorum korktuğumu hissedebiliyorum...
biri benim bu kabuslarımı dindirmeli!
yalvarırım bana yardım edin...
televizyonu açmalıyım evde en azından ses olmalı yoksa çıldırmak üzereyim...
- dün gece evinde polise yardım çağrısında bulunan orta yaşlrda bir adam...
-''yalvarırım yardım edin bana,neler oluyor anlamıyorum... ''
-''yapma yapmaaa!''
---
olay yerine giden polisler.. 2 çocuk ve bir bayanın sırtlarından kasap kancasıyla duş kabinine asılmış halde ölü bulurken.. içi kan dolu küvette çırılçıplak yatan adamın son sözlerinde ''alt kom-şu kom kom şuu herşey onun suçu.. kıskanıyordu mut mut mutlu-lu...''
alt katlarında kimsenin olmadığı evin yalnızca kendilerine ait olduğu anlaşılan ailenin.. çok mutlu oldukları diğer komşular tarafından söylenirken... çekmecede bir zarfın içinde bulunan bir sağlık raporu tüm olayı açıklıyordu...
-- 18.09.1986 tarihinde yapılan tüm tetkikler sonucunda nevzat K.
isimli hastaya kronik paranoid şizofreni tanısı konulmuştur..--
ailesini bileklerinden kestikten sonra kasap kancasıyla enselerinden asıp ailesinin ve kendi saçlarını 3 numaraya vurduğu kayıtlara geçen ayrıntılardan bazıları...
kendi bileğinide kesen adamın... dirseğinde bulunan derin kesiğin kanda kayıp küvete düşmesi sonucunda olabileceği sorusu,otopsi sonuçlarıyla netliğe kavuşturuldu...
---
... evet bu saç bana kesinlikle yakıştı
beğenmekte haklıymışsın
yanından geçerken
kulağıma fısıldıyorsun
'' ..neden yaptın sanki
belki bizde mutlu olabilirdik..''

2010/09/16

iç ses dış ses

kendime az önce damla sakızlı türk kahvesi yaptım pek bi beğeniyorum bu aralar.köpüksüz olması benim beceriksizliğim olsada tadı hoş.deniz feneri mumluğumu yaktım uzun uğraşlar sonucunda.koca evde çakmak bulamadım kimse sigara içmeyince tek tük oluyor. onuda kaybetmişiz.he mum falan dedim ya duygusal kıvama gelmedim. sadece deniz feneri hep ışıklı olmalı pek bi güzel pek bi huzur veriyor bana..
gerçi ruhumun o melankoli havası hep var içten içe onuda inkar edemem...
off şuan neil young çaldı güzel bir mızıka sesiyle geldi... tam da bi fenerde yaşama düşüncesi yine beynimde yayılmışken... bu arada kasabamda bi mavi bisiklet dolaşıyor keşke benim olsa diye hayıflanıyorum devamlı.. he size güzel gelmeyebilir böyle kocaman direksiyonu var hemde küflü,maviside sonradan boyamayla olmuş ama o benim olsa ne güzel olurdu...geçen gün durdurdum nerden aldınız bunu diye.sanki benimde çalmışlar edasındayım.''babama arkadaşı vermiş bende boyadım ''dedi.bunun bide pembesi vardı satmıyomusunuz siz bunları dedim.''YOK'' dedi bunlardan bulursanız banada haber verin dedim.ısrarla satın diye baktım yüzüne sonra hüzünle çektim gittim arkasından bakmakla yetindim. ahh benim olsaydı daha ne hatıralar eklerdik sepetimize.zaten bisiklet dediğinin kocaman direksiyonu olur bikere.
bide az önce bi şarkı dinledim PuCCaa nın günaydın şarkılarından pek bi güzeldi.sevdim MUTLU oldum... yıh yıh

2010/09/12

ç.o.r.a.p dediki;

dünyaya gelişim bir sebepti
sebepler doğururdu arzuları...
tüm hatları ortaya çıkaran
bi o kadarda gizleyendim...
kendimlemiydi bu çelişen duygularım!
her ruhta farklı can bulurken
istedikleri hatlara büründüm...
renklerimi soldurup tekrar doğdum.
bazense renklerden arınan beyaz sayfalar açtım
katlanmanın zor olduğu anlardan geçtim...
kirlerle mücadele ederken
farkında olmadan kirlendim.
an geldi çıkarıldığım köşede toz kapladım
ta ki ummadığım bir anda bir el beni bulana dek...
bazen temizliği gösterdim vücudumda
bazense tüm kirlerinizi ortaya serdim.
görünmeyen kusurlarınızı ,
dayanılması güç kokularla yaydım etrafa...
küçük pencerelerden nanikler yaparken
yüzünüzü görmeliydiniz...

bir çorabın intikamımıydı yaptıklarım
sizi utandırmakmıydı istediğim
yaradılış sebebim bile meçhulken
bi yandan alsamda hırsla intikamı
dayanamaz sararken sıkıca
tüm sevgimle ısıtırım ayaklarınızı...

2010/09/10

yaşlılık belirtileri bunlar!

gökyüzünün aydınlanmasına sayılı dakikalar kala.yatakta dönüp durmuş televizyona bakıp uykusunun gelmesini bekleyen bir ihtiyardım.daha öncede gördüğüm bir kareyi yine gördüm tepkilerimse birbirinden çok farklıydı.yaşlanıyorum... bu sebeptendir kontrol etmekte güçlük çekiyorum kendimi.yaşlandıkça salarmış ya kendini insan sanırım öyle...
sadece 1 saat.. tüm hayatımızı nasıl değiştiriyor.
bişeyleri yapmak için artık çok geçken siz siz olun yapın bişeyler.belki faydasız olacaktır yine de yapın bişeyler.son dakikayı beklemeyin hayatınız için.
-yıprandığımızdan mı başkalarına yaptığımız ?
-sevmek mi bizim zorumuza giden?
-imkansız mı hayallerimiz ?
-isteklerimiz olmadığından mı bu gereksiz öfkemiz?
soruların cevapları kendimizden başkasında değil..
e yaşlanıyorum demiştim..

2010/09/09

mızıkpipo ile görgülü dakikalar

evet artık benimde bir pipom var!
benim güzel pipom
seni severim
seni pek çok severim
hemde pek çok pek çok
ama kıyamadım mızıkama
ayıramadım onu köşelere.
daha tütünüm yok ondan paylaşım içindir
bu görgülü davranışlarım.
yıh yıh

2010/09/08

-e bilmek... eki bu geceki konuğumdu.

kulağımda yankılanan bir mızıka sesine aşık olabilirim
yıllarca yaşanan bir yalnızlığı seçebilirim
apartman değilde mavi pencereli bir eve hayran olabilirim
arabalar yerine küflenmiş mavi bir bisiklet için ölebilirim
deniz fenerinin hepsi birdir diyip saatlerce orada durabilirim
bir rüzgar gülüne baktığımda kendimi dünyanın hakimi zannedebilirim
uçurtmaları ağzım açık izleyebilirim.
gökkuşağının tüm renklerine değilde bir mavisinde kendimi bulabilirim
biranın limonlusunu,rakının sohbetlisini,votkanınsa shotını içerken zevk alabilirim
basit bir insan olduğumu yılmadan tekrar edebilirim
hatta basit mesaj tonu kullabilirim(aklıma geldide güldüm iki)
bildiklerim bilmediklerimden azdır bunu bildiğimden her saniye bişey öğrenebilirim.
bir insanı öyle bir sevebilirimki gidişini gözümü kırpmadan izlerken tek bir cümle kurmadan durabilirim.
sevmediğimleyse aynı masada oturmaya gerek bile duymayabilirim.
yemekten sonraki türk kahvesine ruhumu teslim edebilirim..
pilavı deli gibi sever ama yapamaz.yapan birilerine hep ihtiyaç duya-(rım)bilirim.
sıkılmadan saatlerce çizim yapabilirim...
asosyalimdir sınırlı sosyal olabilirim,aşırı sosyalliklerimde bi yerde mutlaka hata verebilirim.
sigara içmesemde pipoya özentimi gizlemeyebilirim.
kedileri sevmezken bir kediye deli gibi bağlanabilirim.
kuzgunlara ayrı bir sevgi besleyebilirim.
bir şehirde deniz varsa o şehirde yaşayabilirim.
duygusal değilimdir ama sinirlerim bozulursa bu ülke nereye gidiyor diye hıçkıra hıçkıra ağlayabilirim...
devamlı şikayet eden insan unsurunu gördüğüm yerden kaçabilirim.
hatırlatma duygusunu getirdiğinden en sevdiğim şeylerden soğuyabilirim.
din ya da siyaset sohbetlerine girmeden hayatımı sürdürebilirim.
bir karavanda şehir şehir gezmeyi hayal edebilirim
bir çocuğun gülüşünde tazelenebilirim
bir sallanan sandalyede torunlarıma hikaye okumak için ölebilirim
benden bi halt olmaz diyip bu yazıya son verebilirim.

e bitirebilirim.
bazen bende neden yazdığımı anlamayabilirim.

2010/09/07

tarihi geçmiş

hani böyle içiniz dolup taşar...
damağınız kaşınır.
yürek yerinden çıkacak olur
koşarak gelirsiniz yolları
avuç avuç cümleler getirmişsinizdir elinizde...
gözlerine bakarsınız ışıl ışıl
bir an durup derin bir nefes almak gerekir.
soluğunuz hiç kesilmeyecek
nefes alıp vermeniz hiç yavaşlamayacak gibi.
sanki gökkuşağından kayıp
o kova dolusu altını bulup getirmiş gibi
umutla bakarsınız gözlerine...
beklersiniz o da size baksın diye
umutla durursunuz
uzun uzun zamanlar geçer
arada cümleler çıkar ağzından...
dinlersiniz tek biri bile siz olmasanızda
yerinizden bir an bile kıpırdamak aklınızdan geçmez.
yoldan geçenler çarpar hızlıca omuzunuza...
bazen teninizin üzerinde gezinen eller olur
ama ten oyalanırda yürek kabul etmez.
her gecenin sabahında hatırlanmayacak yüzler
kalırken ardınızda...
yaralarınız vardır kanarlar
ılık ılık süzülürken diz kapaklarından,
gözleriniz onun üstündedir...
tek bir an bakması için yalvarırsınız
küçük bir çocuk gibi beklemek
karşınızda duran çikolatalı pastadan
bir dilim bile almadan onu beklemek...
tek bir cümle kurmadan...
nefes alışlarında onun adı geçmeden ,
tek bir an olmayan zamanlar geçer...
kafasını hafif çevirirken size doğru
nefesinizin hızlanışını ifade etmek mümkün değil
buna rağmen derin bir nefes hapseder
ve durursunuz...
ışıl ışıl gözlerine bakarken,
usul usul geçer gider yanınızdan...
kokusunu içinize çekersiniz
evet derin bir rüya gibi
sanki sizinmiş gibi.
...uzaklaştıkça
dizleriniz çözülür...
yere çökersiniz
evet gitmiştir.
evet gitmiştir.
tek tek düşer yere avucunuzda
anlatılmayı bekleyen cümleler
tarihi geçmiş hikayeler
bir bir karışır okyanusa
sizse çoktan dalgalarla
yürümeye başlamışsınızdır.

2010/09/06

yıhh yııhh ölüürüm ölüürüm

hayır yani tekrar tekrar okuyup aynı tepkide gülebiliyor olmam.inanın bana yok böyle bişey.herkeslerin içinin karardığı şu günlerde iyi gider iyi..he anlattığım çoğu kişininde gülmemesi ayrı bi tepki iyice sinirleriniz bozulup hayata küsebilirsiniz.ahh bee yiğitcim senin gibileri gelmez hayatımıza zaten diyede serzenişlerim olmuyor değil. yııh yıhh yav tamda ayağıma oturdu hergele. bu çocuk direkten döner diyim ben sana yıhh yıhh

2010/09/05

hata-ta -a !

durur
susar
yalnızlık çeker ruh
sessizlik ister
hadi biraz sakin olun
bu ne çok cümle
nefes almak gerek
yavaş
...
durum;
ruhumda yalnızlık çanları
bir asosyal ne kadar sosyal olabilirki
hata verdik
hata vericez
hata veriyorum
hata
haa ta-ta
ta
.

2010/09/04

! durdu(m)

gün güzelliklere gebe...
ruh tazelenirken ,
masmavi bir gökyüzü bakıyor yüzüme...
pamuk gibi yanakları var bulutlardan.
güneşiyle gülümsüyor ...
gözlerim kamaşıyor güzelliğinden.
denize bakıyor o gözleriyle
masmavi oluveriyor koca sular...
birden dalgalanıyor deniz.
o an aklıma geliyorsun,
biraz merakla anıyorum seni...
güneş sanada gülümsüyor
hayatın güzellikleri doğurmakta.
ışığınla aydınlanıyor içim...
yürümeye başlıyorum
bir rüzgar gülünün yakınından geçiyorum
aklıma geliyorsun.
içim ürperiyor...
koşmaya başlıyorum bu sefer.
bir ses duyuyorum...
aklıma geliyorsun.
tınısından...
nefesim kesiliyor
o an bir karga yaklaşıyor,
çıplak ayaklarımın yakınına...
aklıma geliyorsun.
usul usul gelişinden...
birden koşmayı kesiyorum.
derin bir nefes alıp,
öylece ardıma bakmadan duruyorum.
biliyorum ordasın.
bakmasamda görebilirim seni...
yinede kafamı çevirmiyorum
artık kıpırdamam yerimden.

...aklıma geliyorsun
yerli yersiz.
aklımdan gidiyorsun
zamanlı zamansız.
biliyorum bir yerde
bir zamanda
aklıma geleceksin
gelme!
durdum ben
koşmaya mecalim yok.