2012/10/23

kokuya taktım bugün

kokusu olacak illaki birşeyin.
domates kokmadı mı bilinmezki domates olduğu.mis gibi içine çekeceksin ha işte dedirtecek.
annemin kokusu ,babamın kokusu,arkadaşımın,dayımın ,halamın kokusu diye gidecek.
bir eve girdiğinde kokusu olacakki işte evim evim güzel evim dedirtecek
ayşe teyzemin,mehmet amcamın evi dedirtecek içine çektiğinde.
zaten ruhu yoksa kokusuda olmaz o evin.
nem kokarsa bir ev acısını inceden sızdırır içine.
iyisiyle kötüsüyle onu bunu bilmem kokusu olacak herşeyin.
bir bakın bakalım sizin tanıdık kokunuz var mı ?

hadi uyumayın

Gangnam style dansı yapamayan bizden değildir.

2012/10/17

son oyuncağım

son oyuncağımla tanışın istedim. taa geçen sene limon kasasını görüp amcaa alabilir miyim dediğim kasa sonunda yerini buldu. o zamana kadar laptop masası,kahvaltı sehpası,kağıt kutusu gibi rollerde kendisini görsekte başrolüne burada kavuştu.hep duvarıma raf yapmak istedim ama bi türlü yapamadım. çivi çakılmayan duvarımda patafiksle tutturduğum ama an an kopan minik kasamla ben geçilen dalgalara dayanamadık.
ve bugün patexle duvara deyim yerindeyse mıhladım.masamda çalışırken büyük kağıtların sığmamasına neden olan canımıniçü boyalarıma ,cetvellerime,küpelerime hatta kaktüsüme ev oldu.
sizde görün bilin duyun dedim.

2012/10/12

öhöm öhöm

ödevim var benim
koz maça
koz ver
rapido mürekkebi var mı sende
dur 96 kaçtı
ödevim var benim
akbilinde olan var mı?
ara oldu.
şöhler alabilir miyim?
koz sinek
hepsi bende. koz ver
ödevim var benim
ben yine battım yahu
dersim 5 te bitiyor benim.
abi şu çıktıları alsam ben.
bağcıklarım çözüldü
çay demini aldı mı?
A4 lazım.
kahvaltıyıda yapmışsındır sen
yine tavuk var yemekhanede
ders sabah 9 da.
ödevim var benim
bir saat uyuyım ben
macim yok benim
ağrı dağının eteğinde.
suflee mi?
alarmı kapa.

leblebi kavurdum dumanını savurdum
yaşıyoruz işte. 

2012/09/20

çocuk

ekmeğe gönderip,pazardan alınanları taşıtmak için edinilen şeye çocuk denir.
he çöpte döker bu canlılar.
işte sıkılırsanız bağırıp çağırırsınız.
eğlenmek isterseniz size şaklabanlıklar yapar gülersiniz.
ay belim ağrıyor yere sen eğil dersiniz ne bileyim,
bunca katı çıkamam hadi bir koşu sen çıkta al dersiniz.
erkekse kahveden babasını çağırır kızsa ev işine yardımcı olur.
paranızı süngerin suyu çektiği gibi emer.
derdi tasası bitmez.
nazı bir annesine geçer.
babanın tebessümüylede yüz bulup arsızlaşabilir dikkat etmek gerek.
ne kadar çok erken edinirseniz o kadar geç yaşlanırsınız. ayak işleri için birebirlerdir çünkü.
bugün pazardan alınan onca şeyi eve taşımak zihnimde bunları uyandırdı.
bakın bunları yaparak çocuğunuzun böyle yazılar yazmasınıda sağlayabilirsiniz..biraz daha abartırsanız yaratıcı bile olur he. ama herşeyi dozunda yapmak en iyisi.
yazıp oynayan;
çocuk.

2012/09/19

bugün bunu anlatıyorum

eskiyi kapatmadıkça yeni bir nefese yer kalmıyor. sen kapatıyorsunda başkası kapatamayınca derinin altında uyanan solucan gibi ne çıkabiliyor ne de durabiliyor yerinde.
hareketlerini izliyorum,bedenimde öylece gezişini ama durmuyor,durduramıyorum.iyiside kötüsüde bana.
ansızın daldığım tatlı uyku arası gibi.istediğimde olmayacağını biliyorum. sen gelirsen anca öyle güzel olur bilirim ben istersem değil. ummadığım anda günün yorgunluğu gibi düşünmeme izin vermeden yastıkta bıraktığım iz . zamansız ama tadı güzel.öyle ol istiyorum.
kimseyi değiştirebilecek kadar gücüm yok benim. kimsede değiştirebilecek kadar güçlü değil beni.
ceviz kabuğunun altındaki zamana yenik düşen çürük kısımım ben. ne hayırım ne hayırsızlığım var.
uzun bir yaz gecesinden ziyade kısa bir kış gecesi ,belli belirsiz dumanıyla nefesinde o soğukluğu hissedebileyim...
ya da unuttuğumuz duyguları hatırlamak için zamanın kesesine göz dikmeyip olduğumuz yerde,dökülen yaprakların altından hiç çıkmayalım gün ışığına.

2012/09/15

sıradan birşeyler anlatıyorum

zamanın kaybettirdiklerini kazanmaya çalıştık bahçede. hamağa uzanmışken semaverdeki çayın fokurtusuna, baltayla kesilen odunun sesi eklendi.bu kötü değil iyi birşey.çardaktaki kahkalar biraz hüzün içersede herşey yolundaydı. hamağın ipiyle kendine oyun çıkaran kedi,sohbetin bile ortasına girip kendiyle ilgilendiriyordu.
kuzenimle hamağa hangimiz yatacak telaşından sonra çözüm buluyoruz.
hamağa ikimiz sığamayacak kadar büyüsekte o hala göbeğimde uyuyacak kadar küçüğüz. hamağı koparacaksınız seslerine aldırmadan uyuyakalıyoruz yarım yamalak rahatımızda.
soğuk bastırınca mecburen kalkıyoruz yerimizden.
uykumun geri kalanına devam etmek için odaya gidiyorum ardımdan minik patinin geldiğinden habersiz. uyku arasında üzerimde bir ağırlık hissedip kalkıyorum. minik pati çoktan üzerime yatmışta benim tek yatağıma değil uykuma bile ortak olmuş. ışığı açınca ikimizinde tek gözü açık şapşal ifademizle birbirimize baktık bir süre. sonra ben onu odadan kışkışladım.biliyorum uykusu benden önce kanacak ve yorgandan çıkan ayaklarımı bir güzel oyuncak yapacak kendine.
...
hamağımın olduğu,gecenin her saatinde bahçesinde nefes alabileceğim,ayaklarıma dolanan bir kedinin oyunlarıyla, müstakil derme çatma bir evim olsun istiyorum.
apartmanlar ve o sonsuz ihtişamınız sizin olsun.bana huzuru getirin sadece.
bunları niye mi anlattım. çünkü ben sıradan bir insanım ve bu sıradan şeyler benim çok hoşuma gidiyor.

2012/08/13

önemli birşey

sahurda kızartma yapan bir apartmanın üyesiyim ben.
acaba kim yapıyor?
neyse camı kapatıp uyumalı.
bu sıcaktada cam kapatılıp uyunmazki
neyse cam açık kalsın.

2012/07/29

canım sıkılmasaymış

böyle bir an varki herşeyden öte.

2012/07/27

lanet

ayakkabılarım sıkıyor
sesim çıkmıyor sana
çatıyorum sağa sola
evdeki bacağı kırık koltuğa
anlamazlar gözümden.
derdim kendimle benim
ne senden,ne ondan intikamım
bahanesi olsun hayatımın..
delide değilim.
sadece seni özlüyorum
saçmalık olduğunu bile bile
düşünüyorum ara sıra
başkasının olduğunu bilsemde
korkma...
dedim ya,
seninle değil benim sorunum
 ya da onunla...
savaşıyorum kalbimle,kendimle
beynimin her zerresini silmeye çalışıyorum
hastalıklı bir ruh benimkisi
lanetlenmiş günün birinde...
karanlık bir gecede,
gözüne baktığımda.
kurbağa olsaydım keşke
ya da uyanmayan prenses.
ama sevemeyen bir insan olmak
beni bitiriyor her nefes alışımda.
kimse değerli değil,kimse değersiz değil
ama hiçbiri sen değil...
ne ben,ne sen,ne o
herşey sıradan bir gün gibi başlayan
o sabah oldu ve artık değişmeyecek.
 birşey olsun dediğimden değil
geliyorlar arada ondan bu haller.

2012/07/24

.!.

az yarayla ayrılmak dileğiyle tüm ilişkilerden.

2012/07/21

daha fazla!

neden mutsuzsun dedi çocuk?
artık imkansız yoktu çünkü
herşey daha fazla daha fazla,
ve biz tükeniyoruz.
şaşırmıyorum görünce bir gökdelen
çünkü çoktan göğü delmişlerdi.
bir mucize gibiydi tüm herşey ama.
şimdi sıradan bir yaşam alanı.
insanlar gibi;
daha fazla kadın
daha fazla erkek.
hep daha fazla hep daha fazla
evlerdeki mobilyalar daha fazla
çocuklar daha fazla
oyuncaklar daha fazla
ölüler daha fazla
sesler bile daha fazla
öpüşmeler daha fazla
kavgalar daha fazla
konuşmalar daha fazla
herkes biliyor herkes konuşuyor
artık cehalette daha fazla
kibir daha fazla.
çünkü hiçbirşey şaşırtmıyor artık bizi
saygı duymuyoruz artık kimseye
sevmiyoruz daha sahici.
kimse sevilecek kadar daha fazla değil
sevilenler ise değerinden daha fazla haberdar değil
çünkü içimizdeki herşey daha fazla daha fazla
ve biz tükeniyoruz ey insan
yetmiyor bize artık dünya
daha fazla yaşanacak bir yerler olmalı
kaçıp gidecek daha fazla zaman olmalı
çünkü buralar artık bize daha fazla
herşey gibi bunlar bize az
hadi daha fazlası olmalı.
daha fazla daha fazla.
işte bundan mutsuzum çocuk.

2012/07/15

kapalıyız

ayakkabılarının içine ayağı sokmakta zorlandı başta. sabah telaşından sanırım.. hızla inmeye başladı merdivenleri. parfümünün kokusu tüm apartmanı sarmıştı,dış kapıdan çoktan çıkmış olsa bile.
ardından uzunca bir süre baktım.
sonra pencereyi kapatıp işe yarar bişeyler aramaya başladım kara kutuda.aradığımı bulamayıp kapattım.
aradığını bulamayan her insan gibi.

2012/07/10

mor günler

mor ayak baş parmağım ve topal adımlarımla milka ineklerine taş çıkarıyorum.
anne kız temizlik yaptıktan sonra annenizin sildiği yerden terliksiz geçmeyin.geçerseniz havaya zıplayıp totonuzun üzerine düşüyorsunuz. anneniz gelip ben sana demedim mi? senfonisiyle karşılıyor sizi. eğer düşme olayını kapının eşik kısmında yaparsanız ayaklarınız düşerken sığacak yer bulamayıp bükülüyor. sonra topallık,morluk,ağrılı zamanlar bekliyor sizi.
tek güzel yanı bilgisayarda oyun oynayıp film izlediğiniz boş zamanlar çoğalıyor!ahh..

2012/07/08

bağlantı sıkıntısı

sizin kafanıza erişemiyorum
çabalamıyorumda ne bileyim
değişik bir hal üzerimdeki
bende masum değilim
doğrusu yanlışı haddim değil.
ama siz gereğinden fazla kirlisiniz
oyun oynamayı severim bende
ama sizinki çokta masum gelmiyor artık
soğuyorum iklim iklim
içime daha çok içime gömülüyorum.
hep derim üç beş adam sonrası hikaye
artık üçü beşide seçemiyorum yalan yok
yalnızlığıda seviyorum
en gerçeği o geliyor bana.
kedinin kuyruğuyla oynadığı gibi haller içinde
daha bir bağlanıyorum kendime.
korkuyorumda öte yandan
istemiyorumda birşey yapmak.
işin kötüsü
çok fazla çok herşey.

2012/07/07

zaman'sız

olur ya hayatında bir şey
herkes bildiğini zannederde kimse bilmez
konuşmazsın...
bildikleri gibi kalsın yeter diye.
onun adının geçtiği her cümlenin sonunda.
ihtimallerin olur hayatında
bazı geceler kafanı kemirirken
uykuya dalarsın...
kimi sabah aklına gelmezken,
çoğu zaman günaydından önce gelir adı.
utanırsın sanki vazoyu kırmış çocuk gibi.
suç değildirki aslında.
boşluktur içinde sadece
hani çabalamazsında çünkü bilirsin
olmayacak birşeyler listesindedir adı
ama çıkaramazsında cümlelelerinden...
mideni yakan acılık gibi
ağırdan yayılır nefes borunda sızısı.
kafanı kaldırdığın kamerli gecede
aklına gelmemesi mümkün değildir
siyah beyaz zamanların.
ne sen sor ne ben söyleyeyim gizi.
bir ben bilirim içimi,
birde deniz fenerinın med ceziri.

2012/07/05

iyi iyi

köşemde durdum kolumu ahşap korkuluklara yaslayıp güç aldım.sustum,ara ara güldüm yalandan... kalkıp gidebilirdim ama yapmadım.belki de yapamadım.
hava güzeldi yerim güzeldi sadece sustum...
sustum... ne kalmış konuşacak,üç beş kişinin önemsiz hayatından,önemsiz ayrıntılar...
nefes aldım nefes verdim...sivriler sarmış etrafı,kanımızı emiyorlar..
çay kaşıklarının sesi herzamankinden fazla rahatsız ediyordu.
nerdeyim ben neden buradayım.sebebini biri bana söylesin dedim içimden... duruma el attı temiz bir el - hadi kalkalım..
kalktık.

2012/06/02

ayak günlüğü bizimkisi


onlar ayrı dünyaların insanlarıydı.yinede güneşi kim sevmez

2012/05/04

biraz daha alkol gerekti

şimdi üç beş adam içiyoruz
zaman zaman dünyayı
sonra kendimizi kurtarıyoruz
osuruktan teyyare halleri...
bize biraz daha  fazla alkol gerekiyor
para bittiyor
zengin olma hayalleri sarıyor masayı
bakıyorumda zengin olmak istemiyorum
herşeye hemen ulaşmak değilde
hayalini kurmak daha tatlı geliyor
halimdende memnunum...
3 yıl sonra olmayabililrimde.
tabi zamanlı zamansız şikayet ediyorum
ben bunu seviyorum herhalde...
gıcırdayan somya yatağımı
televizyonun altındaki meyve kasasını
paramın yetmeyişini...
tadı damağımda kalan herşeyi.
belki züğürt tesellisi adı.
otobüste,durağa kadar olan
yarım yamalak uyku seanslarıma aşığım...
aşksızlığımla dalga geçen herkese bayılıyorum
bana sevgili arayan arkadaşlarım
asabi  diyen 4. sınıflar
yeşil  bez ayakkabımı  çamaşır suyuyla yıkayan annem
bu ay kotayı aştın diyen babam
sarhoş değilken kendini kasıyorsun,serbest bırak diyen arkadaşlarım
siz olmasanız çekilmezdi  şu dünya
olabilirdim ama o çocuğa hiç aşık olmadım inanmasanızda.
platonik aşkım seni çoktan unuttum,
sadece yeniden aşık olamadım.
birkaç  arkadaşım için iyi dileklerde bulunuyorum bu gece
bazıları için çok geç..
bir dilek tuttum kendime de.
neyse idare edin alkolle eğlendim  bu  gece
yinede biraz daha alkol gerekti bize

2012/05/01

mukadderat

saçı başı dağınık
yararı da zararı da kendine bir insanım
neyin kaygısında olduğunuzu
hiç anlayamayacağım
zaten halim yok çabalayamayacağım.
kırılan tırnağın takıntısında
küsen kaşın hassaslığında
zamanı öldürüyorum
sırf tekrar dirilsin diye ölenler...
sanma şikayetçiyim her zerresinden.
oturmuş bir balkon köşesinde
hayat muhasebesi yapıyorum.
kapının önünden geçen arabaları sayarak
geleceği yorumluyorum.
çok sık içtiğimi söylüyor eş dost
sanma dertten içer insan
keyiften bizimkisi bir de yaşam belirtisi
kapıcıya hergün 2 yumurta kabuğu ile
3 boş bira şişesi bırakıyorum
ölmediğimi anlasın diye...
kendimle konuşup,gülüyormuşum
sessiz kalırsam kendimden giderim diye
ara ara yokluyorum
haberleri yok deliyim sanıyorlar.

2012/04/08

işaret

biz zamanı çok abarttık,önemsedik anı yerli yersiz.
siz cümleler kurdunuz biz dinledik.üzerine yenilerini ekledik
bebek misali büyüttük ruhumuzu uzun ve sancılı zamanlarda.
atsak atılmayan satsak satılmayan huylar edindik
yeri zamanı belli olmayan mutluluklar yaşadık
bazılarını yaşayacağımızı bildiğimiziden,adımlarımız götürdü hızlıca
kimilerinde ise yarım adımlarla geciktirmeye çalıştık varışları
çünkü her varış iyi değildi lugatta olduğu gibi.
herşeyden öte anı önemsedik biz
zamanı yeri önemli olmayan anları
içindeki öznesini sarmaladığımız
tenimizde çığlıkların koptuğu huzura yakın zamanlar
o anları önemsedik biz ondan anlaşamadık ya...
ben ayaklarımı uzatmış yarım yamalak denizi görürdüm
sesime aldırmadan işte şu anda ölebilirim derdim
bundan mutlusu yaşanmayacağından değil
mutlu bir günde ölmek isteyişimdendi serzenişim.
sadece hissetmekti bizim dediğimiz
öyle yerli yersiz kitap arası bulunan sinema biletinde
camdan duyulan habersiz kuş sesinde
mutlu oluyorduk biz.
açıklamaya çalıştık aslında sebepsiz mutlu oluşumuzu
ama inandıramadık bizde vazgeçtik sizden
sadece cümlenize cümle katıyoruz şu günlerde.

2012/04/07

bahar benim adım

baharrr geldiii baharrrr hhayyydiii kimse mutsuz kalmasın.
hayatımın en güzel mevsimi baharr.. bu bahar daha bi güzel olsun bakalııım herkesin.oturmayın öle çıkın dolaşın olmadı balkonu yıkayın keyfe başlayın hadiii canlarım cigerlerim.
bu arada mutluyum hani öyle sebepsiz.bazılarınızın başına hiç gelmiyor ama ben kapı gıcırtısına mutlu oluyorum bu bahar günlerinde.
bende kalkıp bir kahve daha yapayım.

2012/03/30

grafik karikatür




 bu aralar bir grafik karikatür sevdasıdır gidiyor bakalım.yeni yeni bişeyler deniyoruz bakalım.dedimde sizde görün bakın bu yeni oyunlarımı...

2012/03/21

tırıvırı

birşey için çabalamayıp ağzınıza düşmesini beklediğiniz hurmalar varya.bence tırmalar.ondan susup oturun.çünkü uğraş vermediyseniz konuşmayada pek hakkınız yok.
ütopyalarınızda boğulup gideceksiniz.yok öyle bir dünya bebeyim.

2012/03/15

odam odam güzel odam.



evett bu aralar buralara pek uğramadım ama durmadım yaptım birşeyler.en son odamı boyadık ev ahalisiyle.eski haliyle içimi kapatan odam şimdi tam istediğim gibi oldu.ben ise mutlu bir insan olarak hayatıma devam etmekteyim.herkes görsün,dünya görsün küçük odamı =)  ama nazar değdi odama çünkü önce ışık patladı şimdide anahtarında bir sorun var.kaldıramadı odam bunca zaman sonra enerjiyi =)yine benim odam güzel odam beğenmeyenlerde olur ama bana güzel odam.

2012/02/28

biraz eksik

saçlarımın beyazlığı yadigar kalmış geçen yıllardan
gözlerimin altındaki çizgilerde saklı gizli geçmiş
puslu bir günün ardından
uzun tartışmaları ardımızda bırakıp
gözlerimin kan çanağı gibi olduğu o gece
sanki birşey olmamış gibi uyumamışmıydık
zor zamanlarda olmuştu iyi günler kadar.
oysa kol kırılıp yen içinde kalmıştı...
en açıkta olan bile saklıydı biraz kendine.
kuş sesleri geliyordu bu sabah
mutlu bir sabah diye düşünmüştüm
hatırladığım birkaç anıyla...
boğazım düğümlenmişti seni ilk gördüğümde
saçların dalgalanıyordu rüzgarda
etrafında birden fazla kadın sen tek başınaydın.
umutsuzlanmıştım yanından geçerken...
ansızın masama oturduğunda
hoşgeldin diyebilmek çok zor olmuştu.
şimdi bakıyorum da yüzüne
saçların dökülmüş
yüzünde kırışıklıklar
ne çok zaman geçmiş üzerinden...
boğazım düğümleniyor o günkü gibi
sana veda etmek belkide hoşgeldin demek kadar zor
zamansız bırakışın diyeceğim ama
hep derdin zamana söylenmeyi bırak diye
bu sefer seni dinleyeceğim zorlanarak...
''gün ışığı görmediği gün ölürmüş'' demiştin geçenlerde
bilirim hep sevdiğin güneşle doğacaksın
hergün pencereme...

2012/02/14

valentine babaya mektubum.

sevgili azizim;
taksim kfcde devamlı denk gelen ve hep karşımdaki masaya oturup öpüşen çiftin başka şehire taşınmasını diliyorum.uslu bir insan oldum sayılır.sevgili valentine baba umarım beni mutlu edersin.
sevgilerimle Yasemin.

2012/02/12

tenha

istediğin gibi,yalnızlığımı bozmak için uğraşıp
kendimi kaybediyorum hiç olmadığı kadar.
en azından çabalıyorum...
her yeni uğultuda başımın ağırlığını hissediyorum.
bi yudum daha alıyorum,
belki biraz iyi gelecek umuduyla...
izlemeye devam ederken zorlanıyorum.
sesler karışıyor...ifadem değişiyor.
yüzleri mozaikliyorum tanımamak için.
sinirlerime hakim olamıyorum.
bir katilin son gülüşü yüzümde beliriyor sinsice.
kendimden nefret etmeye başladığımda,
herşeyi diriltip kefaretini ödemeye yelteniyorum
oysa çabalarım nihayetsiz.
küçük bir çocuktan farksız,yeri önemli olmayan çığlıklarımla,
kontrolü sağlamak güç...
birkaç görevli kapıya bırakırken
sebepsiz kahkahalarıma engel olamıyorum...
uzun bir yol yürüyorum eve dönüşte
adımlarım birbirinden habersiz.
çitlere tutunarak buluyorum bahçe kapısını.
kapının kolunu kaldırmak hiç bu kadar zor olmamıştı.
girişteki saksıyı devirsemde,
toparlayabilecek mecalim yok bu gece
söyleniyorum her zamanki gibi...
huysuzum bu aralar.
bahçedeki ağaçtan limon kokusu yayılmış etrafa
seni hatırlıyorum...
aslında seni hatırlamaya yer arıyorum şu günlerde.
ağacın dibine oturup,konuşmaya başlıyorum.
anlamazdın bir insanın ağaçla konuşabilmesini
beni suçlardın yalnızlıkla,yıkılmayan duvarlarımla.
oysa senden önce tanımıştım yalnızlığı
alışkanlık olmayı geçmişti bile.
ilk başlarda kendi seçimim olmasada
devamında kabullenmiştim,birazda alışmıştım galiba.
bedenine yerleşen yalnızlıktan kurtulmak zor.
hoşumada gidiyordu başına buyruk tenhalık.
tavırlarım değişmiş,uzaklaşmıştım...
sen ilk yüzüne bakardın ya birini tanımak için,
bense; yalnızlığın bozulmasından korkan tedirginlikle,
bir soluğu ayak sesinden tanıyordum artık.

2012/02/11

hiç

gökyüzünün hiç görünmeyen yüzü
bulutlarda daha önce görülmemiş bir şekil.
büyüsüne inanıyorum.
toprağa döndüğünde suretim,
yarısı çürümüş bir elma şekeriyle
tozları kaldırıyor yerinden.
birkaç adım daha atıyorum.
sevmeyi anımsatıyor bana
kırık saksıdaki çiçek gibi açıyorum.
yarım yamalak tüm gücüyle...
gökkuşağının en dikkat çekmeyen rengine
tutulup saçmalar ya kelimeler
işte o anın anlamı hükümsüzdür.
tarifi yok çünkü hiçbir kaynakta.
soluklanıyorum yolum uzun...
koltuğun kenarındaki bozuk para misali
uzun bir aranın ardından,zamansız ortaya çıkıp
ezberimle oynuyorsun...
bu hoşuma gitmesede,
tepeye kadar eşlik etmene mutlu oluyorum.
basit,bir o kadar karmaşık kelimelerle.
yol bitiminde son bir adım daha
boşluğun cazibesine hayranlıkla...
saliseden uzun bir an yüzünü görüyorum.
biraz heyecanlıyım kusuruma bakma...
nabzımda ayak uydurmuş rüzgara.
biraz telaşlı...
adsız bir suçluluk duygusunun tutsaklığında
görüyorsun artık beni.
ve şimdi sende biliyorsun
ben o paraşütü hiç açmayacağım.

2012/02/10

hazır üretim.

oyuncak bebek gibi
gözlerini kapatması yetiyordu uyuması için.
konuşamıyordu ezber dışı cümleleri,
uzun süreli suskunluk,sebebi.
ve bir umut bile beslemiyordu...
belki bu sebeptendi mutlu oluşu.

2012/02/06

deli

ben bir deliyim
üzerinde gömleğiyle ayakları çıplak
koşturuyorum bana birşey olmaz
kanayan ayaklarım alışkın buna
gülüyorum;
vuruyorlar
durdurmuyorum
hoşuma gidiyor akıllarınca cezalandıramaları.
sizin bildikleriniz,
birde kendime sakladıklarım...
betona sürtüyorum avuçlarımı
birazını bırakıyorum bedenime.
parçalara ayırmak istediğim bedenimin
sadık kalışı hayata,dalga geçiyor benimle..
aklını yitirmiş bir deliden
birşey bekleyecek kadar çaresiz insanlar tanıyorum
uzun hikayeleri olan akıllı insanlar...
sadece benim bildiğim hikayeleriyle
gün batarken ya da doğarken,
zamanın önemini yitirdiği anlarda.
zihnimi şenlendiriyorlar.
bazen anlattıklarına güldüğümde mutlu olanlar
kimi zaman bunun için öldüresiye döven insanlar.
yıkanmadığımdan kaşınıyorum ama
rahatsız olmaktan uzun zaman önce vazgeçtim
damağımdaki küf kokusu hep aynı yerinde
yediklerimin hiç taze olmayışından belkide.
aklım çok karışık,ondan anlatıyorum.
birinin olmasına ihtiyaç duymadan anlatıyorum,
gazetede fotoğrafı olan bir yabancıya.
ben bir deliyim...
kış günü soyunabilecek kadar.
sizin önemsediklerinizi önemsemeyecek,
önemsemediklerinize ise tapabilecek kadar.
birgün ölüm haberimi alacaksınız.
bazılarınız sırlarınızı gömerken
kiminin umrumda bile olmayacağım.
karlı birazdan fazla soğuk bir günde
çöplerin arasında yatan çıplak delinin biriydi(m)
beni böyle anacaksınız.
bugün ölüyorum yarın dirileceğim
bunu bugün anlayacaksınız.

2012/02/01

şölen

göz altı morlukları gibi
belirdikçe bitkinleştiren
zamanın tükenişinin habercisi
susturun şu çanları
başımdaki ağrıları kontrol etmek güç
sesim güvensiz kelimelere,
ondan yarım yamalak cümlelerim.
affet beni,ellerim titriyor heyecanımdan...
belkide umudun çaresizliğinden,
içimdeki renklerin belirsizliği.
gökkuşağını görmek zor bu mevsimde.
ayak parmaklarım üşüyor...
gücün tükendiği bir nesil gibi
dizlerimin üzerine yığılıyorum.
nefesimi yutarken,son bir ses.
ölümümle karı renklendiriyorum bu gece...
kırmızının şölenine hoşgeldiniz!

2012/01/24

yıl 2005'ten 2012'ye geldik.

2005 yılından sonra ilk defa vodkadan kustum.
diyeceksiniz ne var bunda? hayatımın seneleriydi 2005.. tam 18-19 yaş evresi alkolle haşır neşir olmuşuz.
ben kepazede garsonluk yapıyorum.üzerimden çıkarmadığım che guevera tshirt.. gün boyu giyilip gece yıkatılıp sabah tekrar kaldığı yerden devam ediyor.
sabahın 9 unda cafeyi açıyorum.güzel memleketimde barlar yıkılmamıştı o zamanlar.akşam bir gidiyoruz bara saat 4-5 tüm kazandığımı alkole yatırıyorum.üstüne zil zurna sarhoş oluyorum..tüm gün ayakta çalışmışım.adım atamıyorum ama durmak yok.vodka içiyorum sadece vişne-şeftali.eve gelmişim sızmadan önce bir posta kusup her sabah ağzıma bir daha sürersem diyip akşamına aynı olay sabah cafeyi açarken hala sarhoşum.gözlerimin altı mor.
suavi'den yalı çapkını 2005'in şarkısıdır!
gözümde yeri hep farklı olacak insanı tanıyorum.yerine hala kimseyi koyamadığım(hala aşık değilim belirteyim) bir boşlukla 2012 senesinde vişne vodka içip kusarken aklımdan bir bir geçiyorlar.nereden nereye geldik.

2012/01/18

ahkam vol 1.

masalın sonu değildi ilgimi çeken.
arasında yaşanılandı.
doğmaktan öte,ilk adımı atmak varya
o misal  kafam güvene yoksun.
konuşuyorsun sen,
zamana yenik düşen kelimelerle.
yanlış öyle büyük birşey diyorlarda
doğrusu kime göre belli bile değil.
babasından dayak yiyen çocuğun
çocuklarını dövmesi nefretini alışı
ardından başka bir nefrete gebe bırakıp,
şikayet ettiklerine benzemek aynada.
utançların içinde boğulup zehir akıtmak
oysa zamanında en çok siz zehirlenmiştiniz.
aşkın ağız dolusu cümlelerinin ömrü
bir kanat çırpışı kadar kısa modern zamanlarda.
yakındıklarına döndüğün an
sağ yanağındaki tokat izine
sol kulağın çekilişini ekleyip iyi halt ettiğimizi sandık.
ölen körler badem gözlü oldularda
yaşayanlarına hala kör diyoruz anlamadım ben
sanırım ölümün tesellisiydi iyi anılmak.
sevişen bedenler yorgun dedi çocuk
sevişmeyenlerse saklanmışlar divanın altına.
ikiside bedeni savunmak değildi orada karıştık biz
ergenin dilindeki sex kelimesinin eğretiliğinde
rolleri değiştik 30 yaş sonrası çocuklukta
ters yatan bebeyin çaresizliği gibi
kalkamadık eğri oturduğumuz yerden
ama doğrularda çıkmadı kara kutudan
izleyelim 3 yaş üstü dramları
komediye döner belki gözümüzden gelen acınası yaşlar.
nasılsa ahkam kesmek iki cümle ötemizde.

2012/01/05

An!

çirkin küçük bir kedi vardı mahallede
ben severdim uzun uzun.
pencereme gelir hırıltısıyla mutluluğunu anlatırdı.
bugün ayağıma dolandı baktım yine oydu
görüşmeyeli olmuştu baya.
kocaman olmuş ama
hala çirkin..
başını okşadım tanıdım der gibi
oda belli tanıdı hırıltısı geldi mutlu mutlu
sonra devam ettim ben yoluma
o durdu köşesinde
o mutlu ben mutlu.

2012/01/04

sus

tıngır mıngır hafiften tekliyorum bu gece
adını tekerleme yapan dilim,
dönmüyor bu aralar...
sandığa kaldırılan uyduruk hikayeler,
kirliye atılan çoraplarıma ne çok benziyor bu gece...
ayakkabımı çözemeyecek kadar zor,
evin yolunu bulabilecek kadar kolay bir gece...
hepsi önemlydiler bu gece
oysa yarın hatırlamayacağım kadar önemsizler.