2010/07/30

oyun duvarları

öyle bir an içinde kalıyorum
nefes almayı bile unutup
mosmor kesiliyorum...
gözlerimi kırpmak bile
kaybolmasına sebep olacak diye
sımsıkı tutuyorum ellerimle.
gündüz değilde
en çok geceleri gelir zihin oyunu.
karanlık odama
sokak lambasının ışığı,
sızar usulca...
engelde olmam göz kamaştırmadıkça
birden hafif bir müzik duyarım
ruhumu dinlendirmeye başlar...
ardından duvara gelen gölgeler
benimle oynamaya başlar.
mutluluğu hissederim...
kendimi kaybedip oynamaya başlarım
gün olur,görmek istemem
sımsıkı kaparım gözlerimi
sonra merakıma yenik düşer
yavaştan kaldırırm göz kapaklarımı...
ara ara bu oyunu izleyen ziyaretcilerim olur.
açık penceremden davetsizce giren rüzgar
perdeyi havalandırırken
canı isterse son verir bu oyuna.
bazen en güzel yerinde yapar bunu
başta sinirlenirim,
sonra bir yanılsamaydı zaten diyip
dönüp küserim duvara...
uzun sürmez
sonraki gece yine alır kollarına...
...derken yıllar geçer
duvarım yıkılır.
bitti derim...
korkmaya başlarım
tekrar göremem diye.
bir süre görünmez
saklar kendini
izler beni öylece
hiç beklemezken;
yeniden başlar...
bilinmedik bir oyunla
farklı renkte,
farklı gecede,
farklı bir duvarda.
yanılsamalar oyunu
tekrar perdede...

2010/07/26

!

evet 9 la biten çoğu şeye sinir olduğum gibi 29 da takılıncada el atıp kendimi izleyerek 30 oldum.30. izleyicim hep önemli olacak diyordum kısmet kendimeymiş.insan kendini izleyemez mi kardeşim yıhh yıhh yıhh

öze dönmek gerek!


şu sıralar evde aldığım tek şekil resimde görüldüğü gibi.
hafta sonu plan yapmayıp evde geçirdim.yoğun dönemler bazen beni boğabiliyor.tamam sosyalleşmiş olabilirim ama ben yinede bir asosyal insan yapısındayım.bikaç küçük iş dışında pek dışarıya çıkmadım.akşamları biramı açıp içine limonumu kavuşturdum.mızıkamıda elime alıp bol tükürüklü sahneler içinde çalışmalar yaptım.kendimden tiksinince neil young açıp kulağımın pasını temizledim.nohutlu pilavla bira keyfi yaptım.pekte hoşuma gittiler.aklıma esip 11de kedi beslemeye çıktım.onu birgün yersem şaşırmayın.bir kediyi bu kadar çok sevebilirim.bir apartman çocuğu için hayvan sevmek özel bir durum.ben ve kedimle birlikte hatta birde köpek ekledim kırmızı kamyonetimle bir sürü yolculuk yaptık.gün batımını izledik..denizi az da olsa görebildiğim şehirlerde yaşadık.atölyemde talaşla bütünleşip,mızıkamla küçük gösteriler yaptık... yanıma kimseyi almadım.. bu bi bunalım etkisi ya da sevgisizlik değil.sadece kendime geri dönüş adımları diyelim.. uzun zaman önce kendimi kaybettiğimi farkettim.. sebebi belki anlamlı belki anlamsız yinede kendimden vazgeçişlerim olmuş. bu pek hoşuma gitmedi..
yinede bazı şeyler olmalıki akıl başa gelmeli... akıl başa geldi kendi özüne hızla dönüyor...
''ölüm gibi birşeydi ama kimse ölmedi''
der özdemir.
ölmediysek yaşamaya devam.

2010/07/23

değişim de değişti


insanlar değişsin istiyorsunuz.
diğer insanlarda siz değişin istiyor.
hayat bişeyleri değiştirirken,
sizde değişmek istiyorsunuz.
devamlı bişeyler değişiyor...
yüzler,kıyafetler, kalpler.
birini seviyorsunuz
onu öyle sevmişken
yinede değiştiriyorsunuz.
biri sizi seviyor
o da sizi değiştiriyor.
engel olunamayan bir hareket gibi.
insanların sizi sevmesi için bile
toplumda kabul görebilmek için
yalnız kalmamak için
popüler olmak için
pişmanlıklardan arınmak için
kirlenmek güzeldir dedikleri için
belki mutlu ,
belki mutsuz olmak için
devamlı değişiyor
- lar
- uz
- um
- sun ...

bir köşeden hepimiz değişiyoruz
belki daha temiz
belki daha kirli
değişimler artık gerçekleşti
tüm hızlada devam edecek
eski bizler değiliz artık
ve hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.

2010/07/22

küçük korsan

gökkuşağı altından geçip
yağmurda çıplak ayaklarımızla
koşuşturduğumuz günleri anımsıyorum...
mavi pinokyo bisikletimle
seni evden alıp
dünya keşfine çıktığımız zamanları
anlatıp duruyorum insanlara...
babamın yaptığı dev uçurtma
ikimizinde kanatlarından genişti...
gökyüzünde süzülürken
sen farkında değildin ama
ben ona değil sana bakıyordum.
o gün duymuştum ailemden
senin biraz erken veda edeceğini...
zaten saçlarının dökülürken,
babanın gürleşir diye saçlarını sıfıra vurduruşu
ara ara nefesinin kesilip,
burası güzel bir kara dinlenelim demenden
anlamıştım bir gariplik olduğunu.
sen nasıl sırrını bir hazine gibi sakladıysan
bende bildiğimi saklamıştım.
ama bilirdik sırlar er ya da geç ortaya çıkardı.
sen güçlü bir savaşcıydın!
son ana kadar beni yalnız bırakmadın...
her sabah gibi kapınıza geldiğimde,
geminle uzaklara açıldığını farketmiştim.
sen küçük korsan beni almadan nası ayrıldın bu karadan
doğduğum günden bu yana tek bir anım geçmemişti sensiz
tabutunun üstündeki korsan bayrağını hala saklıyorum.
onu alırken yanına bizi tekrar bulabilmen için ;
''...pusula bıraktım.''
...bazı anlar vardır
zamansız ayrılıklara yelken açar
küçük dostlarınızı
alıp götürebilir...
ilk yardım çantalarına güvenmeden
bir hayat geçirmeyi deneyin
zira her zaman işe yaramayabilir.

2010/07/21

günlük misali

burda hayatım pek bi keyfle geçiyor.çoğunuzun aksine ben istanbulda keyfle yaşayanlardanım.deniz tatilde olduğundan yanlız yaşama deneyiminide test ediyorum ve bu pek bi hoşuma gitmekte.bi evim olsun isteklerim arttı denilebilir.bir küçük evim içinde minik bir atölyem olsun.playstation yerine artık dremel seti istiyorum.odamda talaş koksun.
kapının önünde minik bir yavru kedim var.evimde bir kedi olsun istemem hiç ama onu beslemek onunla biraz vakit geçirmek hoşuma gidiyor.evde besleme fikri bahçen yoksa bence onun özgürlüğüne attığın derin bir kesik geliyor.hele sokak kedisiyse.
sabah kapıda bekliyor mama vermemi.akşamsa yokuşun başında ayağıma doğru koşmaya başlıyor.onunla konuşmaya başlıyorum geçen insanlar gülüyor.kediler etrafıma falan toplanıyorlar.bu kadar korkup sevmemse daha komik.
bu arada cihangiride fazla sevmekteyim.çok bi muhabbetimiz yoktu ama gelip gittikçe kanım kaynıyor.mahalle bakkalı.kasabı artık tanıdık insanlar bile olmaya başladılar.bozulmamış binaları.antikacıları benim içimi huzurla dolduruyor.birinci kattaki ahşap döşemeli kiralık daire ise gönlümde taht sahibi.benim olmasada bari bi tanıdığım kiralasa lan giderim arada.
içmeyi pek severim ama istanbulun gece hayatı bana göre değil.hani yaşlanmışız artık öle zap zup yapamıyorum.yinede arkadaşlarla toplaşıp sakin içmek pek bi keyfli.
evet yinede abanada olmayı isterdim.gerçi şu dönemde isteyip istememek arası kararsızlardayım.iliklerime kadar çok sevdiğim insanlar var onların yanında olmak.bisikletimle gezmek.deniz feneri ziyaretlerim.annemin kokusu çok fazla özledim.
yinede gitmemek içinde bahaneler bulmaya çalıştığım anlarım olmakta şu sıralar.düşünmek düşündürmek..tuzu alıp dökmek hiç istediğim bişey değil.
bide terleme sorunum varki dillere destan bi halde.suratıma atılan bardak bardak sular gibi.menopozamı gircem anlamadım ama bi ateşlerdeyim.
neyse diyeceğim son şeyide dediğime göre burda biter bu yazı.işte öyle içses dediki yaz buraya.bende dinledim onu.konuşmaktansa yazmak daha eğlenceli.
yazı bitti benim yüzümde koca tebessüm.buyum ben cıvık insan şekli.

2010/07/20

3 harflinin uzağından geçen ''mutluluk''

nasılda sinsi birşeysin...
öyle başı boş dolanıyorsun
benim bedenime hakim olmak için,
bana sorman gerekirdi
ama başına buyrukluğun
seni izinlerden uzaklara savurur...
söylenenler önemsizken
duvarların geçirmezliğide
sana bir o kadar yalan gelir.
tabuların varlığını savurup atışın
belkide seni cazip kılan.
ateşin içindeyken
dilime düşen buz parçasısın..
güzelliğini inkar etmek ne mümkün!
ılık ılık akan bencilliğin
içten içe kızdırırda susarım...
adım attığın an alışmışım sana
an olur gitmeni dilesemde
kapıları kapatırım uçup gitme diye
adını bile kendin koymuşken
sana sahip olmak imkansızdanda öte
akreple yelkovan senin emrindeler
durdurup kaçarsın canın çektiğinde
bir sen bilirsin tüm cevapları
bense bildiğimi sanıp avunurken
gün olur ardıma dönüp bakarım
sen tüm doğrularımı götüren yanlışmışsın meğer...

...hani teoman demiş bi şarkısında;
''aşk olmasa belki mutluluk olurmuş
ya da yokmuş
sadece bir rüyaymış
aşk ateşmiş bir yanlış anlamaymış''
insanları kendine esir eden 3 harfli
uzağımdan geç dokunma kıyılarıma
mutluluğun eşiğine sensiz adımlar atayım
nefes almak böyle daha kolay olacaktır.
her zaman dediğim gibi sevin birilerini
içinde 3 harfli duygular olmasada sevin
inanın elinizde daha fazla mutluluk kalacaktır.

2010/07/15

nerden nereye gider cümlelerim

otobüsten bakarken dikkatimi yan taraftaki arabanın arka koltuğundaki bisiklet çekti.hediye olsa gerek.4-5 yaş civarındaki bi çocuğa olduğu belli.sanırım bu bi süpriz..
böyle küçük şeyler beni eskiye döndürüyor.
4-5 yaşındayım bi oyuncak mağazasının vitrininde duran orta boy panda.. geliyorum gidiyorum devamlı istiyorum.bi süre böyle devam etti artık umudum kesildi..
bigün oyun oynayıp eve geldim. bizimkilerin yüzünde böyle bi süpriz çanı ifadesi.gözlerim etrafı süzüyor hızla.sonra sehpanın arkasında böyle hediye olduğunu anlatan bir parıltı.bi baktım benim panda orda. çıldırmıştım sevinçten.
benim isteklerim öyle bir çırpıda olmazdı pek.tabi bazıları hariç.şimdi düşünüyorumda iyikide olmamış.zamanla olduğunda daha iyi benimsemişim.kolay kolay atmamışım kenara.
bunun için aileme teşekkür etmeliyim bence.kolay elde etmek gibi basit oyunlara sürüklememişler.kolay elde ettiklerinizi bir çırpıda tüketirken üzülerek bakıyorum.anlamaya çalışmıyorum anlamınızı yitirdiğinizden.anlatmaya çalışmıyorum anlatamayacağımdan.sadece kendi kendime söyleniyorum.
...bi durun
bi nefes alın.

2010/07/12

hey kalk durağa geldin der iç ses

kalem tutmaya mecalsizken
belli belirsiz cümleler kuruyorum
çokta anlamlı değiller
düşünmeye vakit bulamamak
pek bi dinlendirdi ruhumu
rafa kalkan duygular kitabı
cümleye koymaya unuttuğum özneler
iki koltuk arasından yarım yamalak gördüğüm deniz
şaka gibi gelsede
ilaç etkisinde.
sabah aldığım simitin kalanı
onu sardığım kese kağıdına
üşenmeden yazdırdı bunları
pekte saçmaladım
zaten hep saçmalarım
bakmayın siz
hayat iyidir iyi!
diye sonlandırıp yazımı
otobüste uyuyakaldım.

2010/07/09

insan yağmuru dinledi

göğün hıçkırıklarını tutamadığı bir anda,
ara ara tebessüme meyille açsada güneş
hızla kapanır tüm perdeler.
bir giz var gibi...
merakla kaldırırım başımı
sırılsıklam olurum.
yüzümün tüm hatlarını gezer.
bazısı öyle bir kalırki
gözeneklerimden ruhuma sızarken
içimde hissederim tüm acısını...
saklanmak isterim bir çatı altına,
an olur yaparımda...
ama bırakmak istemem.
belliki bu bir veda...
belki gökyüzünden intihar kanları
yinede dururum oracıkta kıpırdamadan.
kıpkırmızı olur her yerim...
siz göremezsiniz
çünkü görmek istemezsiniz.
damağınızda hep hoşunuza giden tat olsun diye
bi yudum su bile içmeye çekinip uzaklaşırken
bir yağmurun çığlıklarını duymak
onca duygu içinde size göre olmasa gerek.
kulağı sağır eden bu sese rağmen
ben orda bekliyor olacağım...
...yağmur dindi
ve gizem perdesi aralandı.
ve insan dediki
gördüklerim göremediklerinizden ibaret.

2010/07/04

güzel bir gün

yine iç sesin konuşmak istediği anlardan biri.
ilk önce vapurda günün güzelliği başladı.bir bebek inerken bana el salladı yüzüne tebessüm ettiğimden olabilir ama bu beni çok mutlu etti.
beşiktaştan ortaköye yürünür ve hayat gülmeye devam eder.
bunları yazmazsam olmaz kesinlikle olmaz..
yıllardır aradığım özdemir asaf yalnızlık paylaşılmaz ooo yee bebeyiiim sonunda seni buldum.
hemde hiç ummadığım bir anda ve yeride önemli ortaköy'de!
ve elinde kalan son kitaptı oracıkta beni beklediğini biliyordum.
üstüne ikinci el olmasıda keyfimi iyice yerine getirdi ne çok sır var sayfalarında
ve benimle birlikte yenileride eklenecek ona.
mutluluk damarlarımda gezinmeye başladı son hızla...
tek mutlu olan ben değildim deniz'de bayıldığı bir yazardan kitap imzalattı beni baya sarstı ama ben adamın adını bile hatırlamakta güçlük çektiğimden biraz kayıtsız bir rol oynasamda,onun mutluluğu görülmeye değerdi.tabi ben ortaköy'e giderimde kumpir yemezmiyim bitiremedim ama olsun pek bi lezizdi ımmm..yemekten çatlıcam zaten bigün ama artık sağlıklı beslenicem inanın.(kendim bile inanmaya zorlanırken siz inanın)
beşiktaşta ilerlerken küçük kız çocuğu taxiye doğru söyleniyordu anlamadığımız bir dille kendince,ona karşılık olarak dil çıkaran taxiciye gülerken.babasının yanında bana bakan küçük çocuğa yaptığım nanik ve üstüne büyük bir zevk alarak verilen nanik karşılığı.
güzel anlar...bu çocuklar muhteşem yaratıklar.anaç ruhum tavan yapmakta yine.
kocaman bir ağaç altında taburelerde oturduk çay o kadar güzeldiki birer tane daha istedik bi yandan özdemirden bi iki bişiler...

Uzağa değil,usta

öteye hep öteye gitti;

yalnızlığı ondandır.
mini arabalardan wolkswagen minübüs gördüm koyu yeşil böle onu aldım kendime.
kendi kendimi pek bi mutlu ettim.bayılıyorum böyle eski arabaların oyuncaklarına...
ekmek almaya giden denizimi beklerken..kaldırımda,müzik eşliğinde bişiler geçiyordu aklımdan kafamı yana çevirdiğimde küçük bir kız çocuğu bana öpücük yolluyordu.. aileside şaşırmıştı bu duruma ben gibi...tanımıyorduk birbirimizi ama o dönüp dönüp öpücük yolladı tabi o yaparda ben dururmuyum bendende koca koca öpücükler...
korktuğum gibi değildi Abana dan sonra İstanbuldaki dakikalar aksine özellikle seçilmiş bigün gibi küçük mucizeler barındırıyordu..
üstüne kulağıma ara ara gelen neil young ve mızıkası beni benden alırken gün bitti...
...hayat sandığınız kadar kötü değil
mutluluklarınızı ve mutsuzluklarınızı
siz çağırıyorsunuz...
mutlu olmak için onca şey varken
o gözlerinizi hala yummanıza ne demeli!


Bir Şehir efsanesi

Güneş utanır ya sevdiğine kavuşurken
al al olur yanakları...
Kavuşurlarken karanlık çöker şehre
kusurları kapatır.
işte o şehirde ayri bir dünya,
iyilik ya da kötülük gibi bişey değil.
Böyle yürekten gelen ılık ılık birşeyler,
karnınızda geçmesini istemediginiz heyecan...
Ruhun huzura doydugu anlar.
Biradan alınan yudumlarin tadı,
damağınızdan silinmesin istersiniz.
Bu şehirde bir adamı sevdim ben
yıllar önceydi...
Zamansız gidişleri olurdu
birgün gitti bir daha gelmedi.
Giderken lanetledi yalnızlığıyla...
Tadı damağımda anlarda gidişlerim oluyor artık.
Mutsuzluk degil benimkisi...
Yinede bi yerlerde,
benim kuramadığım cümleler kurulsun istiyorum...
Birileri artik mutlu olmalı şehrimde.
Tadı damağından silinmeyecek anlarınız olsun.
Güneş al al olmus sevdiğine kavuşurken,
yavaştan karanlık çökmeye başlar şehrime...
Pek bi severim şu saatlerini ..

...kulağıma çalınan mızıka sesiyle giderken
kadehimi kaldırırım laneti kıran güneşe...

2010/07/02

yo hayır yo hayır bunu istemiyorum!

evet yarın akşam gidiyore
cennete elveda!
trafik,gürültü,garip insanlar..
he istanbulu sevmiyo değilim
ama şu dönemde pek çekesim yok.
çoğunuz problem çocuğu izlemiştir
ardımdan onun yetimhaneden gidiş sahnesi yaşanacak!!
ağlayan yüzler ben uzağa karışınca kahkaya dönüşürken
balonlar,havai fişekler,baileysler,biralar vs...
hepsi ama hepsi ortaya çıkacak bunu bilmek acı veriyoree
ulan hepinize tükürcem bensiz yapacağınız şeyler için.
yinede içimde birileri için mutlu olduğum duygular var
sevin ulen sevin birilerini kim oldukları önemli değil
sadece sevin düşünmeyin çok fazla.
....ben giderim adım kalır,
dostlar beni hatırlasın!