2011/12/18

kaç şeker alırsın?

uyandığımda pijamamın tek paçası dizimdeydi yine.bu hep beni eğlendirirdi,gülümseyip tuvalete doğru ilerledim.
bacaklarımdaki batıklarla mücadele ettikten sonra sifonu çektim.
musluğu soğuk kısmına çevirip ayılmak için iki avucumu doldurup kuru yer bırakmayacak şekilde yüzüme çarptım.tekrar... tekrar...
aynaya baktım kısa bir süre..
saçlarımın kontrolü hiç bende olmadı bende kontrolü ele geçirmeyi sevmedim hiç.gülümsedim yine...
telefonla aram hiç iyi olmamıştı. yinede hızlı mesaj yazabiliyordum ama aramak istedim...
günaydın...ekmek alır mısın?
radyoyu açıp,çatallı sesimle mırıldanmaya başlıyorum...
domatesleri yıkadıktan sonra kettledaki sıcak suyla çayı demledim.. dolaptan kahvaltılıkları çıkardım,ardından yarım kalan işime dönüp domatesleri dilimledim...bıçağı tezgahın köşesine bıraktım..
iki tabak,iki çatal alıp balkona ilerledim..masa örtüsünde kırıntılar görünce,elimdekileri küçük dolabın üstüne bırakıp örtüyü silkeledim... hava güzeldi..rüzgar yüzüme vurduğunda kendime iyice geldim...
tam gökyüzüne dalmışken çayın fokurtusuna koştum..
hala gelmedi... neyse birazdan gelir ben yumurtaları çırpmaya başlıyım...
yağı kızdırırken,kızarmış ekmeklerin kokusuda mutfağa dağılmıştı...
tam yumurtayı tavaya koyduğum anda kapı çaldı... evet geldi sonunda...
ocağı kısıp kapıya sevinçle yöneldim...terliklerim sesi bile daha yüksekti mutluluktan...
gelen bakkalın çırağıydı.. abla ekmeği getirdim...
alıp yumurtaları tabaklara koydum,çayı doldurdum.. ekmeği böldüm...
biliyorum gelmeyeceksin...uzun süren bu halimin sebeplerini ararken,cevaplarda veriyorlar kendilerine.. sorularına susuyorum,seni beklediğimi söylemiyorum...
delirdiğimi konuşuyorlar kendi aralarında...onaylar gibi yüzlerine gülüyorum...
aslında sıradan bir gündü sadece 3 yıl önce bugün hayatımın kontrolünü kaybettim...
bembeyaz bir duvara bakıyordum şimdi...demir divanda ellerimi bileklerimden kavrayan kelepçelerle,kendime zarar vermemden korkuyorlar... ama üç yıl önce bugün ben domates doğrarken kimse elimdeki bıçağı ortalıkta bırakmama karışmamıştı..oysa o gün çekmeceye bıraksaydım,elimdeki bıçakla seni öldürmemiş olabilirdim bebeyim...
çayını doldurdum ama ilaçlardan sanırım kaç şeker attığını unuttum...
kaç şeker alırsın?

2011/12/17

sinek şaplağı

3-4 yaşlarındayım...
annem birgün beni pazara yanında götürmedi.
komşumuza bıraktı.
tabi ben kalmak istemedim ama zorladı çünkü pazarda sorun yaratıyordum.
 ben çırpınırken ,kadın belimden kavradığı gibi içeri çekip kapıyı kapatmıştı bile.
annem ise onun ergen ve sıska kızıyla pazara doğru yol almaya başladı.
kafamda onun annemi çaldığı fikri giderek yaygınlaşıyordu.
ben onun çocuğuydum ben varken onu nasıl alırdı yanına...
bu intikam başlangıcıydı...
pencerenin önüne oturup bir yandan da söylenerek annemi beklerken,
komşumuz bana süt ısıtıp birşeyler veriyorduki oyalanıcaktım
ama öyle küçük şeylere kanacak bir çocuk değildim..
kadın namaz kılmaya diğer odaya gitti.
bende ardından ilerledim... çift kişilik demir divana zar zor çıktım ve izlemeye başladım...
sadece onu değil heryeri süzüyordum.birşey olmalı evet birşey bulmalıyım...
annemi kaptırmamın intikamını almalıydım... ve,
evet!
sinek şaplağı oracıkta duruyor...
divandan inip şaplağı aldım...
ve namazdaki komşu teyzemin poposuna defalarca vurdum.-
o beniim anneem.-
-senin kızın benim annemi alamaz.
-ben onun çocuğuyum. beni alacak tabi yanına size ne oluyor...
evet bunu yaptım.anneme şikayet etti.. birkaç terlik atışından sonra annem sakinleşti ve annem tekrar benim.
annemi kimselere vermem,zaten annemde birdaha kimseye bırakmadı beni.
zafer benimdi!!

2011/12/14

HIZ

birkaç insan oturup konuşuyoruz
kirlenmiş bedenler diyorlar
üstüne ağıza alınmayacak sözler
susuyorum uzun bi süre
konuşmanın gidişine üzülüyorum
insanların kafalarına üzülüyorum
bakıp bakıp kendime üzülüyorum
sevmeyecekler hiç
hatta sevemeyecekler
inanıyorlar temiz olduklarına
ya da kirlerin hiç arınmayacağına.
çemberin dışındaki herkes kirliydi
ama aynaya yansıyan insan
kendini hiç tarafsız göremedi
oturmuş konuşuyorlar
onu,bunu,şunu...
masada olmayan herkes dillendi aslında
ardından kötü sözleri örten iyi bir söz
''aslında iyi bir insan''
telafi ediyordu tüm kötü sözleri.
gökyüzü kızarıyor utancından
yutup sözümü.
camdan dışarıya bakıyorum
elimdeki rakı kadehini ağzıma götürüyorum
o sıra şişeye takılıyor gözüm
uzun uzun düşünüyorum...
anlıyorumki faydasız..
rakı bile yarılamışken şişeyi
hızına yetişmek zor
tükeniyor herşey tüm gücüyle.

2011/12/13


zeytiin hanımefendi ev arkadaşımın kızı ama benimde kızımdır kendileri...herkes beyaz tavşanları alırken zeytini kimse istememiş köşelerde kalmış.arkadaşım onu o kuytusundan çıkarıp evimizin kara prensesi yaptı ve benimde evcil hayvan serüvenim başlamış oldu. o olmasa benim aklıma gelmezdi davşan beslemek çünkü ben bir apartman çocuğu olarak hayvanlardan uzak yetiştirildim.dokunma,yaklaşma cümleleriyle tırsık bir çocuk oldum.birkaç kuş besleme ve civciv alıp onlarında horoz çıkması sonucunda ise  bu konuyla ilişiğim kesilmişti.kedilerle aramın düzelmesi yeni ancak eve bir kedi almayı deli gibi istesemde birinin daha bunu isteyip zaman zaman bana kol kanat germesi gerekir.gelelim zeytine.o minicik,tefecik bir zeytin ezmesi.başlarda kendisini istemediğim doğrudur çünkü o sıra kedi girişimlerim vardı fakat kendisi o kadar şapsalki sevmemek elde değil,yinede yahni diyorumki arada haddini bilsin. fakat kime diyorum, acaba umrunda değil dünya hopp şşşhhtt bütün seslenme şekillerini denesemde ona ulaşmak imkansız gibi.kafası nereye eserse oraya. sadece arada avucumda uyuşup kalıyo.hatta yazarken kendisi bilgisayarın üzerinde zıplayıp,bi tur dolaşıp bi pıt bıraktı valla.
ayrı bir zaman ayırıp onunla deli gibi eğleniyorum ne yalan söyliyim iyi geldi hayatıma.
zeytin iyiki geldin kız evimize:)

2011/12/11

doğdum ben baya yıl önce!

ben 10 aralıkta doğdum.buraya yazmak için anca vaktim oldu ama yazmazsamda olmazdı.kış günü karabüğün devlet hastanesinde anneme gelmeyen sancı yüzünden sezeryanla doğdum ben.aslında yerimde yurdumda pek iyiydim.aynı saatlerde ise annemin babası kalp krizi geçirerek öldü.dedemle tek ortak durumum bu.onun mezarında ölümken benim hayatımda doğum olarak geçiyor bu tarih.
artık doğum günlerine verdiğim önem iyice azalıp,unutmaya kadar gitmekte.haftasonu evde yalnızım diye arkadaşlarımı çağırdım ama doğum günüme denk getirdiğimden bilinçli gibi bi durum oldu ama değildi.onlar demese farkında değildim.daha kötüsü doğum günüme 10 dk kala bir arkadaşımı napıyorsun diye aradım.sanki kendi doğum günümü kutlatmak için oldu.hatta baya yaşlandığımı vurguladı herkes.
sonra bu sefer hediye istemeden aldıkları hediyeyi çok net tutturan arkadaşlarıma alkışlar sunuyorum.kukla pinokyo istiyordum nezamandır ama kimseye dememiştim onu bana almışlar.ardından uzun zaman önce verdiğim sipariş ekolinlerinde ilk 5 adeti masamızda yerini aldı.
doğduk,büyüdük onuda geçip yaşlanıyoruz hüleyyyn!

2011/12/06

deli gün!

yere yakın çuvallarda duran pirinçlere takıldı gözüm
sarı sayfalı bakkal defteri
tadına doymadığım bir çikolata markası
tek tek anımsattı kendini...
kendime gelip birkaç şey alıyorum.
ardından çıkıp yoluma devam ediyorum
elimdeki poşetlerin ağırlığında mı bilmem
kendimde ağırlaşıyorum
zihnim kayıp gidiyor yine
bir kediyi düşünüyorum
korkmama rağmen ayaklarıma dolandığını
ardında masamdaki kalemlerin üzerinde gezindiğini
hatta düşünmeyi biraz abartıp,
ayaklarını kırmızı boyaya daldırışını hayal ediyorum
zihnim yerine geldiğinde eve çoktan yaklaşmıştım
eminim tüm yolu tebessümle geçirdim
bazı insanlar deli olduğumu düşünmüştür kesin.
aslında sizde öyle düşünüyorsunuz.
hayır, deli demenize kızmıyorum
bugünlerde akıllıyım diyenlerden korkuyorumda ben.

2011/12/01

ihmalkar üstüne hafıza sıfır olan kul!

son zamanlarda zamanın eksikliği ile ilgili problemler yaşıyorum.
kimseye vakit ayıramıyorum. aileme,arkadaşlarıma,kendime...
herkes az vakit ayırmamdan şikayet eder durumda.. abanaya gittiğimde bi haftalık zamanımı 42 eş parçaya bölmeye çalışıp dağıtmayı beceremiyorum.. istanbul,çorlu,kocaeli... aynı etkide dağılıyor bu durum. hani şu durumdan popüler falan bi insan etkiside yaratmıyım. 3-5 arkadaş.. gereğinden fazla tanıdık insan var etrafımda ve ben beceriksiz bir insanım,insan ilişkilerinde hiç iyi olamadımki.
 herkesi arayan falan bir insan değilim.zaten telefonla devamlı zıt düştüğümü diyorum.bugün aynı cümleyi telefonda söyledim.
 evet ihmal etmemeye özen gösteriyorum ama kendime bile hayrım yokki benim.
kocaelide devamlı birileriyle tanışıyorum ama sonra hatırlamıyorum.
--biz tanışmıştık dimi?
--ııı ben bu aralar çok fazla insanla tanıştım kusura bakma...
--oooo cool hareketler
--yanlış anladın öyle deil...
ya da
---sonunda telefonuna baktın
-- duymamışım
-- insan bi arar dimi
-- arıyacaktım dalmışım..
--uzun bir küfür yada aynı etkide bi cümle
--şey ben gek gük...
devamlı bu muhabbet döner durumda. bunuda gerçekten unuttuğumdan yaşıyorum.ayrıca okulda bi arkadaşla haftalardır konuşuyoruz.. adımı biliyor.. yasemin diye devamlı sesleniyor bense adının yerine geçebilecek tüm sözcüleri kullanarak o iğrenç durumu soramıyorum... lanet olsun adınıııı hatırlamıyoruuuuuumm!adın neydi? ohhh rahatladım bi anda olsa.
tüm insanlıktan ettiğim ve edeceğim ihmal nedeniyle toplu anlayış bekliyorum.
sizi seviyorum aramıyorum diye sevgim eksilmiyor,sadece bende bağlantı hep kopuk.