2010/06/27

yanılsamalar ses verirken

esen rüzgar mı içimi ürperten
yoksa korktuğum duygular mı
titrememe engel olamıyorum...
aslında çok sıcak olduğunu biliyorum
yinede bu sıcakta üşüyorum
sizler kalplerinize gökdelenler dikerken
ben sessizce izliyorum.
benim minik deniz fenerim
ışıkların nasılda söndü
karanlıklar çöktü kayaların üstüne...
bense çıplak ayaklarımla geliyorum.
biraz yaralandım haklısın
hafif bi kanamam var ama ağır değil
belkide hissizleşmenin verdiği sakinliktir bu.
kırmızı ayak izlerimi beni bul diye bırakıyorum...
elimdeki bira ısınmaya başlıyor
sinirleniyorum bu geç kalışıma.
söylenerek yürümeye devam ediyorum
ama artık başım dönmeye başladı
içimdeki sesler dalgaları duymamı engellerken
kayaları biri devamlı itiyor sanki
lanet olası artık bi son ver şuna.
birden ayaklarıma gözlerim kayıyor
üzerinde yosunlar var
hemde uzun zamandır orda oldukları açık.
-ama ben yürüyordum
-burda beklememiştimki
-nasıl oldu böyle bişey
-yoksa yürüdüğüm her an
''hepsi bir yalan'' olamaz deil mi?
evet itiraf et artık yalan olduğunu,
hayal dünyasının güzelliğinden çıkmak istemediğini.
belkide kırılmaktan korktun
sığındığın tek palavra.
sanki sonuç çok farklı oldu!
ayaklarının haline bak
hatta kollarına
üzerinde yılların yorgun yeşillikleri
nasıl yerleşmişler bedenine.
zamana ve hayata geç kalınmışlık
pişmanlık deilde
arada kimsenin duyamayacağı keşkeler...
bir yandan hala söylenirken,
üstündeki çimleri temizlemeye çalıştı.
farkedemediği bişey vardı insanın
yok olan çimler değil de kendisiydi.
ondan hatıra kalan tek şey
deniz fenerindeki bir avuç yeşillikti.
onlarıda kayalara vuran dalgalar alıp götürdü
yaşadığı farkedilmeden,
uzaklaşırken hayaleti bu dünyadan
size son kez gülümsedi
...ve sevin vaktiniz varken.

2 yorum: