istediğin gibi,yalnızlığımı bozmak için uğraşıp
kendimi kaybediyorum hiç olmadığı kadar.
en azından çabalıyorum...
her yeni uğultuda başımın ağırlığını hissediyorum.
bi yudum daha alıyorum,
belki biraz iyi gelecek umuduyla...
izlemeye devam ederken zorlanıyorum.
sesler karışıyor...ifadem değişiyor.
yüzleri mozaikliyorum tanımamak için.
sinirlerime hakim olamıyorum.
bir katilin son gülüşü yüzümde beliriyor sinsice.
kendimden nefret etmeye başladığımda,
herşeyi diriltip kefaretini ödemeye yelteniyorum
oysa çabalarım nihayetsiz.
küçük bir çocuktan farksız,yeri önemli olmayan çığlıklarımla,
kontrolü sağlamak güç...
birkaç görevli kapıya bırakırken
sebepsiz kahkahalarıma engel olamıyorum...
uzun bir yol yürüyorum eve dönüşte
adımlarım birbirinden habersiz.
çitlere tutunarak buluyorum bahçe kapısını.
kapının kolunu kaldırmak hiç bu kadar zor olmamıştı.
girişteki saksıyı devirsemde,
toparlayabilecek mecalim yok bu gece
söyleniyorum her zamanki gibi...
huysuzum bu aralar.
bahçedeki ağaçtan limon kokusu yayılmış etrafa
seni hatırlıyorum...
aslında seni hatırlamaya yer arıyorum şu günlerde.
ağacın dibine oturup,konuşmaya başlıyorum.
anlamazdın bir insanın ağaçla konuşabilmesini
beni suçlardın yalnızlıkla,yıkılmayan duvarlarımla.
oysa senden önce tanımıştım yalnızlığı
alışkanlık olmayı geçmişti bile.
ilk başlarda kendi seçimim olmasada
devamında kabullenmiştim,birazda alışmıştım galiba.
bedenine yerleşen yalnızlıktan kurtulmak zor.
hoşumada gidiyordu başına buyruk tenhalık.
tavırlarım değişmiş,uzaklaşmıştım...
sen ilk yüzüne bakardın ya birini tanımak için,
bense; yalnızlığın bozulmasından korkan tedirginlikle,
bir soluğu ayak sesinden tanıyordum artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder