2010/08/20

bir bozcaada hayali


arkadaşım balayında bozcaadaya gitti.döndüğünde gösterdiği resimlerden sonra oraya deli gibi gitmek istiyorum.daha önce hiç araştırmamıştım ama netten biraz baktım ve bi şekilde oraya gitmeliyim.zaten bi şehirde deniz varsa orası kötü olamaz hep derim. üstüne mavi ve beyazı öyle güzel kullanmışlarki ben orda olmalıyım mı defalarca söyledim söylüyorumda.
masmavi sandalyeleri olan cafeler,lokantalar... beyaz beyaz evler. elinde çiçek getiren sevgiliye karşıyımdır ama bir evin camında çatısında mucizeler yaratan çiçekler içimi ısıtıyor ne yalan söyliyim... bir evde insan yaşamıyorsa orası duvar yığınından başka şey değildir bence.. bu adada insanlar kapıları açık uyuyabiliyorlarmış... bahçelerinde çiçekleri,kiminin kedisi kiminin köpeği... cıvıl cıvıl insanların ayak izlerini barındırıyor..
deniz feneri,rüzgar güllerii.. küçüğü büyüğü yenisi eskisi delirdiğimi bilenleriniz var zaten... bozcaadadaki deniz feneri yanına parkedilmiş kırmızı vosvos minibüsse sanki hayalim gerçekleşip oraya gitmişimde o anımı ölümsüzleştirmişim hissinide yaratmadı değil.
uzunca kurulmuş bir masa,kulağımdan silinmesin istediğim mızıka sesi ve biraz alkolünde verdiği etkiyle bazen dediğim gibi o anda diyeceğim en bilindik cümle. şuracıkta ölebilirim!
böyle bir şehire bir kerede olsun gitmek fikri bile beni şimdiden heyecanlandırıyor..
evet ben buraya gitmeliyim... birileri gelsin yanımda,bi plan olsun proje olsun hadi gidiyoruz densin ya da benim kafama essin çantamı toplayıp kendimi oracıkta bulayım.. nası gittiğimle değilde oraya ilk adım atacağım anı sabırsızlıkla bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder