2011/02/27

bir klasik tını

meşhur gidiş konuşmalarından birine hoşgeldiniz...evet dönüyorum yine.. alışmak başta zorlasa da sonra alışıp dönmek zor geliyor.insan olduğumuzdan sanırım alışırkende,alışkanlıklardan vazgeçerkende sıkıntıya gebe dönemler geçiyoruz.Yine de hayata tutunmak için onca sebep varken bırakmayın bişeylerin peşini,sonucunda bazı alışkanlıklarınızdan vazgeçmek bile olsa.nasılsa kişiliğiniz sizi bırakmayacağından alışkanlıklarınızın yeri ve mekanı değişecektir sadece.
''eyy fındıklı rıhtım oturmuş,senden kız kulesine bakıyorum...''bunun gerçekleşmesi için çabalamaya gidiyorum...Alışkanlıklarımı çoktan askıya astım bile.

2011/02/24

sağında ara

zemin katta bi ev...
penceresinden insan ayakları görünen,
yerin dibine inşa edilmiş bi cennet.
adımları mavi sardunyaların karşıladığı,
köşeden denizi görebilen...
duvarlarına hergün senden,benden
bazen bizden bişeyler yazdığım oluyor...
koltuğu birlikte kaldırıyoruz.
kitaplar için bikaç raf
yerlerdeki teneke kutularda
hayallerin gizli olduğu...
çizgi romanların sayfalarının açık bırakıldığı
dev kahramanları olan bir ev.
şarkılarını dinliyorum uzun zamandır...
sokak lambası benim evime tavandan vuruyor...
ilk önce bakkalın kaldırımını
sonra odamı aydınlatıyor...
o ışık süzmesiyle geliyorsun,
hayaleti oluyorsun evimin.
saatlerin hızına yetişilmeyen ,
zamanın isimsiz oyunlarına şahit oluyoru(m)z...
sağ tarafımda hissediyorum seni
tüm solda olan kalplerin inadına
sağıma geçiyorsun oradan seviyorsun beni.
sen beni bilmezsin
belki bende seni...
tanımak yabancılaşmak gibi.
tanıdıkça uzaklaşıyor insan.
başta kenetlendiğini sanıyorsun,
sımsıkı sarılmaktan öteye gidip
birden boşluğa bırakıyorsun
ya kendini en çok onu...
ondan tanışmadığımıza seviniyorum
mutluluğun duvardaki gölge oyununda
maceranın en heyecanlı sayfasının
kayboluşu gibi bilinmeyen
ama merakla beklenen bir oyun gibi...
işte dünyanın öyle bir yerinde
ışık süzmesiyle hikayeler yazıyorum
cümlenin en basit haliyle
sana,bana en çok bize...
içinden bişeyler bulabilirsin kendine
belki bende bulmuşumdur
sağımda atıyor benim kalbim
cümleler değil şizofren olan bendim
Aşk 'a gider açılan her cümle
neye kime göre aşk
belkide bir vazoya yazdım
bazen bir şeytan'a
ya da sana yazdım
belkide hiç okumayacak olana
gözlerini kapat ve bul
bulutların ardında duran gerçek ben(i)
en çok ta kendini ...

2011/02/22

belki en güzel cümle sondan bi önceki kimbilir



evet tatildeyim bu zaman süresince çok yazarım ihmal günlerinin acısını çıkarırım demiştim ama yapamadım..kafamdaki düşüncelerden odaklanamayıp şizofren duygulara girememekteyim ne yalan söyliyim gerçekler daha ağır basıyor.
kendime bolca vakit ayırıyorum.günlerdir star wars un serilerini izliyorum.. tekrar tekrar izleyebileceğimi biliyorum.arkadaşa gelen baileysin bana kalması ise;güce odaklandım ve sonunda baileys beni buldu.bugünde bitti.
yaptığım diğer şey ise ; kurt cobain dinlemek arada açıp videodaki hırkalı halinede bakmıyo değilim ne yalan söyliyim hırka kimsede böyle güzel durmamıştı.
en sevmediğim şey yarını düşünmek ve bunu yapıyorum.eskiden yaşadığım şehire dönmek istemediğimi farkettim.burada kendim için yapabileceğim bişeylerin olmaması.okuduğum alanı bile kelimelerle anlatamazken,yapabilmek daha zor sanırım.İstanbul'dan nefret eden insanlarla dolu bi çevredeyim ve nefret etmiyorum.ışıklı dünyasına da erimedim.yapabileceklerimi o şehir bana verecek.hep diyorum içinde deniz olan bi şehir kötü olamaz.bişeyler için çaba harcıyorum sonuca uluşabilmek ise bu kadar belirsizken düşünmemek elde değil sanırım.
buraya geldiğimde hep farkediyorum evet arkadaşlarımın çoğu evlendi evlenmek üzereler.evet yaşlandım.bekarım ve öyle bir hayat sürme niyetindeyim.tabiki çocuklarım olsun istiyorum ama evlilik zor bir olay.muhteşem örneklerlede dolu değiliz.zaten güzel değilse beynini mi ... diye tabirler var..bulaşmamak lazım.
çanta mı toplayıp ispanya ardından amsterdam;köprülerine ve bisikletlerine göz koydum.ordan bisikleti kapıp italya da bi sanatla bütünleşip gelir bozcaada daki yazlıkta çocuklarıma kızartma yaparken muhteşem pilav yapabilen bi eşimin olması da kaderde var mıdır?kimbilir...


yoksa da istanbul da her yer pilavcı gider yerim
hatta önce bi yerde içer öyle giderim
içince daha çok pilav istiyo canım.

2011/02/19

tebessüm merasimleri

bu yol biraz tanıdık gelmiş
adımlarıma sızı engel olmuştu
baş parmağımdaki tırnakta hissedelir
aldırmam tüm bedeni sarmadıkça
bilirim başlar bi hastalık
belkide çoktan başlamıştı.
ele geçirirken ruhumu,
serçe kadar sessizce ölmek
dokunsalar yer yerinden sarsılacak
işte ancak bu kadar kolay
kelimeleri tutmak
bu sakinliğimle devam edebilmek...
bakmadın giderken,
bildiğimden olsa gerek bende bakmadım.
kolay olmadı seninki kadar
devam edebilmek.
zaten köşeyi döndükten sonra
yürümeyi bile becerememiştim
kenarına yığıldığım ağacı kesmişler
ama yeri hala işaretli sanki
nefes alma aralığımda
zihnime gelip oturuşların
zamanla azalıyor.
derler ya zaman herşeyin ilacı
aslında morfin kadar etkisi
aniden gelen dayanılmaz acı
yenilemek için kendini
seni değiştirir
sonra alışkanlıkların yerini..
ardından yenilerine devretme merasimleri...
ve beklenen olur
gidiyorsun sanırım ülkemden
uçan bir balon içinde
hayallerimi yanına almış...
bu sefer uzun uzun bakarım sana
belki duyarsın diye seslenirim
tebessümle bakışım mutluluktan değil (-di)

2011/02/17

bende sesli söyledim



bisiklete 4 kişi binilir
ara ara değiş tokuş edilirdi
bisikleti öğrenirken
düşüp yaralar dizi
eve gelince anne kızmasın diye
saklanırdı yaralar...
canımız acırdı ama mutlu olurduk
çıplak ayaklarımızla koşardık sahilde
ıslak kumlardan çikolatalı dondurma
kurularından üzerine sos
hayal kurmayı o zamanlar öğrenmiştik
kirlenirdik...
bir şadırvan kadar uzaktaydı bize temizlik.
ulu orta soyunurduk...
bir ağaç kenarında tuvalet bulur...
bir bostanda akşam yemeği yerdik..
camiye kuran öğrenmeye gider
çıkışta denize koşardık
eğlenirdik küçük dünyalarda...
oyuna yeni katılanın
ilk galibiyeti kadar uzaktaydı sevgi
yenilgilere değil zaferlerde eğlenilir
renksiz gazozlar içilip
dondurmanın üzerine cips saplanırdı
casıo saat takardı herkes
org modaydı herkes postayıcı çalabilirdi
yazı kışı sokakta geçirirdikte
yazı ayrı bir beklerdi bizim kasaba
kalabalık olurdu,parmakla sayılmayacak insan..
bi de gurbetçiler vardı...
daha bi başkaydı eskiden..
çok gözlü kalem kutuları gelirdi uzaklardan
her çocuğun yazlıkçı en az bir arkadaşı vardı
LCW en iyi çocuk markasıydı
ışıklı ayakkabılar büyük şehirden alınırdı
onu alamayan bez ayakkabı giyerdi.
oduncu gömlekleri giyerdi herkes
geyikli kazaklar vardı...
bazı çoraplarda da yamalar...
arkadaş seçerken,
parasına değil burnu akıyor mu ona bakılırdı
internet keyfi anne telefon edene kadardı...
evde yalnız kalmak büyümekti...
18 yaş ulaşılmazdı...

...geçip
gidiyoruz
dönüp bakınca
eskiyi arıyoruz
yeni eskiyi aratırsa
vardır orda; iki kollarını açtığından bile fazla sıkıntı
bu bir serzeniş değildi
bazen bildiklerimizi
sesli söylemek gerekir(-miş)

2011/02/12

tım tırı tım tırı



teneke trampet çalıyor çocukluğumdan
tım tırı tım tırı tım
sol sağ sol sağ sol .. sol ... sol...
tım tırı tım tırı tım
bir bayram gününde
mutlu çocuklardık
yine bir bayram gününde mutsuz çocuklar olduk..
büyürken daha çok küçüldüğümüzden sanırım
dev bedenli cüce kalpli insanlar olduk...

bu seferde böyle olsun...

2011/02/08

kara kutu açılır arada


uzun zaman olmuş iç sesi dışa vurmayalı..zamanın içinde mavi bisikletimi durdurup soluk almak zor oldu... pek bi yoğunum..hayal kutusunun kapağını açtık ya gerçekleşsin diye dönüp dolanıyorum...kendi kuyruğunu takip eden kedi misali,çıkış yine kendime...
bloga bişiler yazmak için sayfayı açtığımdada pinhani-yitirmeden diye bi şarkı yapmış ben geç duymuş olabilirimde pek güzelmiş...onuda dinliyorum inceden...
kaptırmış gidiyorum..şu okulu halledebilsem diyorum bi halledebilsem neler olacak... işte kendime kendimi armağan etmiş olucam ozaman...
sizinde varsa koltuğunuzdan kurduğunuz hayaller.. ee hadi kalkın yapın bişeyler uleyn. resim,müzik,dünya turu,aşk,belki bi bardak votka.. hadi hadiiii vardır elbet bişeyler...
tatilsiz uykusuz günler peşimde...daha da yoğun olabilir kabulümdür...
film izlemeye,özlemeye bile zaman bulmak zor... zaten taşlaşıyor sanırım insan, zor oluyor duyguları bulmak kalabalıkta..saklanıp kaçıyor sanırım bizden...
bi evim olsun sızlanmalarım hala devam ediyor diyim... kedimede bakıyorum..eşeeek nasıda büyüdü görmelisiniz... sahibi gibi dana mübarek yıh yıh
alkolsüz günler zor geçiyor... şaraplada kafa güzel olmuyorki yahuu...
otobüsteki yaşlı amcanın saçları beyazlamış.. bembeyaz tertemiz bir sayfa gibi göründü gözüme... saçlarımız beyazlıyor ya.. acaba ruhu mu temizliyoruz?
beyazladıkça arınıyoruzdur... ya da yılların izi daha çok ortaya çıkıyor... bilmem! bunlar genetik cevapları olan olaylar olsa da vardır bikaç alametide insan zihninde.. benim zihnimin oyunuda bu oldu...
aaa bikaç telim beyazlamış arınıyorum ulan... yolcu ettiğim günahlarım var demekki.. ya da lekelerim iyice belli olsun diye çıktılar... he bu arada ağzımda fena bozuldu yakında toplıcam.. saçlarını taramayan bi bayan olsamda terbiyeli biri olucam... en son ilkokul 2 de vermiştim bu sözü bi tutamadım keh keh
yaşlandık bu da resmileşti... muhabbetten iki satır...
- evlenmem ben
- ben evlenirim çocuğum olsun diye...
bi insan bunu demişse olay bitmiştir... aşk hikaye 3 çocuk şahane!
he bu arada özlemiyorum
sonra sizi aramıyorum
aradığınızda dönmüyor olabilirim
ama sizi sevmiyor deilim
sizde beni sevmekten vazgeçmeyin derim...
öldükten sonra arkadamdan sövecekseniz
durmayın şimdi sövün karşılıklı atışalım.

2011/02/01

Bahane !

Sana yazmak istediklerim bitmedi de
Kelimelerim bitiyor sanırım
Bahane olsun sildiklerime...
Zamanla alışıyorum seni düşünmemeye
Ama arada akıl en güzel oyunlarıyla çıkıyor karşıma
Ödüle seni koyuyor...
Zihnimde bir an olsun unuttuğum yüzün
Elmacık kemiklerinden alnındaki damara kadar
En net haliyle gözlerimin önüne geliyor
Bazen bilerek yeniliyorum bu oyunlara
Özlemime bahane arıyorum...
Günahlardan,bedenimi kirleten düşüncelerden
Kurtulmak için boşlukları dolduruyorum
Nefes almaya vakit bulmadan koşuyorum
Ağzıma gelen o hem soğuk hem acımsı su
Artık yorulduğumun habercisi olsa da
Ciğerlerim tükenene kadar koşuyorum
Dizlerim dayanamıyor buna
Bırakıyor bedeni...
Yığılıyorum yere aniden
İşte o an yapıyor yine akıl oyununu
En olmadık yerde karşıma çıkarıp...
Akıl oyalansın istedim
Kendimi büyük evleri olan bir şehre attım
Ortasından mutluluk denizi geçiyor
Kış soğuğunda vapurun dışında
Bi sen bi ben...
Üşüyorum hem de uykum gelircesine
Yine de bi an olsun bırakmak istemiyorum hayalini.
Kulağıma çalınıyor bir kaç söz
Sevmiyorlar şehri...

Küçük kasabamı da sevmiyorlardı

Anlıyorum o zaman..

Sevmemek için bir şehri,

bazen bir insanı...

hep bahaneleri var

Acil bahane kavonozlarında saklanan..
İnsan doğarken bahanesiyle gelmişti zaten.
Kafamı çeviriyorum bakıyorum şehire
Seviyorum,sevmemeye bahane bulamıyorum
Ara ara anıyorum seni
Ara ara sevdiğimi hatırlıyorum
Unutmaya bahane bulamıyorum..
İşte o zaman kavanozun en dibine atıyorum seni
Gelmemene bahane olsun diye...